Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

4 Mayıs 2008 Pazar

BIR PIKNIK HIKAYESI


Herkesin hayatta uygun olmadigini hissettigi bazi durumlar vardir. Ben pikniklere daha hazirlik asamasindan itibaren uygun olmamisimdir hicbir zaman.. Paket, torba, kutu hazirlamayi, elde tabak yemegi, piknik yerlerini pek sevmem. Yine de hayatta mutlulukla hatirladigim bir kac piknik anim vardir.

Bozkir’da saglik ocagimizin hemsiresi Hayrunnisa hanim’in kocasinin kamyonunun kasasinda gittigimiz yayla piknigini hic unutamam ornegin. Yolumuzun ustundeki her meyve agacinin onunde durup, kamyondan inmeden kopartip yedigimiz kutur eriklerin de bu anida onemli payi vardir mutlaka..

.
.
.
.
.
.
.
.
Konya’da benim hayatta tanidigim en guzel keyif yapma ve yaptirma uzmanlari, goz doktoru arkadaslarim Nilgun ve Halil’le gittigimiz piknik de, hala hatirladigim zaman beni guldurur. Onlarin Konya’da bir sureligine yasayan Alman arkadaslarinin, Nilgun’un hazirladigi piknik cantalarindan cikan beyaz ortulere, beyaz porselen tabaklara ve tabii ki cam kadehlere bakarkenki saskinliklari, Halil’in, Nilgun’le bana “boyle piknik sepeti mi hazirlanir” diye cektigi firca, Nilgun’un “yapamam sekerim, yapamam aaaaa, elin adamina rezil mi olalim plastik tabakla” demesi hala kulaklarimda.. Ben de Abant’ta oyle beyaz ortulu, masalarda yemek yenen bir piknige katilmis ve cok keyif almistim dogrusu..

Federico kararini coktan vermis, 1 mayista piknik yapilacak. “Calisanlar 1 mayis gunu piknik yaparak dinlenirler” demis ogretmeni okulda.. Emir buyuk yerden..
.
Acaba bir yolunu bulur da kandirir miyiz diye Roma cevresinde cok guzel bir gezi yapiyor ve cok cici bir restoranin onunde duruyoruz. Reaksiyon o kadar buyuk ve gercek ki, hemen bir benzin istasyonundan bulunabilecek malzemeler aliniyor, eve donuluyor, iki yaygi, biraz sucuk, kofte, salsiccia ne bulursak iki cantaya dolduruluyor ve evimizin hemen karsisindaki parka gidiyoruz.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Park civil civil. Babam yere oturmayi basaramiyor bir turlu ve bizi gulduruyor. Herseyi yapiyoruz. Yani barbeku yapiyoruz, top oynuyoruz, ucurtma ucuruyoruz, ucurtmamiz agaca takiliyor,kuyrugu karisiyor, cimlere uzaniyoruz, termosta demlenmis cay iciyoruz. Hepimiz bu yoktan var edilmis piknikten cok keyif aliyoruz. Hayret ama encok da benim hosuma gidiyor bu gun.

Eve donuyoruz. Babam televizyonu aciyor. Bir huzun tablosu izliyoruz.. Cok aci, cok haksiz, cok cirkin, cok inanilmaz gorduklerimiz. Insan heryerde insan, emek heryerde emek, calisan heryerde calisan.. Ama ulkelerin insana ve onun urettigine verdikleri deger farkli.. Kucucuk cocugunu kollarinin altindan tutup, polislere dogru sallayan babanin goruntusu beynime kaziniyor bu 1 mayis’in biraktigi bir iz olarak..

Mehtap Pasin Gualano
Roma, 4/V/2008

1 yorum:

Zamandan Sızan dedi ki...

Sevgili Mehtap Merhaba,
Mail adresine baktım blogunda ama sanırım yok..buradan yazayım dedim..biz de herşey yolunda seninse çalışmak, çalışmak ve de çalışmak devam ediyor sanırım..
içimden öylesine yazmak geldi..
Ankara dan sana kocaman bir esinti yolluyorum..