Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

26 Şubat 2009 Perşembe

BEYLER.. YA SIZ..?


Bugun oldukca siradisi bir gundu.. Aklimda birbirine dolanmis binbir dusunce ile erken erken eve geldim.. Calismam gerekiyor bu gunlerde.. Hem de cok.. Stress katsayim tavan yaptiginda, evime kacarim ben.. Kactim..

Yarim elma (yesil), yarim portakal (turuncu), bir avuc nar (kirmizi) ve 4 cevizle(kahverengi) bir meyve tabagi hazirladim kendime (bu satirin altini ciziyorum, siz de cizin).. Kahve suyumu koydum caydanliga.. Bilgisayarin basina oturdum..

Bloguma yollanmis bir mail buldum... Istanbul’da, cok bilinen bir insaat sirketinde yoneticilik yapan bir beyden geliyordu mektup.. “Ben sizi, blogunuzda soyadiniz oldugu gunlerden beri okuyorum.. O nedenle adimi soyadimi yazacagim.. Bildiklerinizi de, bilmediklerinizi de cok keyifli yaziyorsunuz da, sizi sadece kadinlar okumuyor ki” diyor ve beni gulumsetiyordu..

Gulcin’de messengerden, beslenme ve kilo yalniz kadinlari mi ilgilendiriyor? diye soruyordu.. Aslinda sormuyordu da, uyarmanin diplomatik yolunu kullaniyordu..

Haklilar da.. Oyleyse soralim..

Sevgili Beyler.. Ya siz?

Siz hangi gruptansiniz? Daha hizli calisan metabolizmanizin size verdigi bu sansi sonuna kadar zorlayip, belinizin etrafinda biriken yaglari Italyan’larin tanimladigi gibi “ask tutamaci” deyip gecistiriyor musunuz?

Kolay kilo almasaniz bile, organlarin etrafinda ve damarlarin icinde kadinlara gore daha kolay yag biriktirdiginizi biliyor musunuz?

Gobekli olmayi erkegin sanindan kabul edip, pantolonlarin belini kapatmak zorlastikca, kemer gibi guzel bir aksesuarlardan vaz gecip, pantolon askisi kullanip, sirin ve cool mu takiliyorsunuz?

Elinizden sigara dusmuyor mu yoksa? Simdi hic vakti degil mi sigarayi birakmanin?
Is yemekleri yuzunden mi, bu git gide kalinlasan siluet..? Yurumeye, yuzmeye, kurek cekmeye, ev islerine (butun uygar erkeklerin yapmasi gerektigi gibi) katilmaya vaktiniz mi yok?


Doga, kilo konusunda kadinlara biraz haksiz davransa da, erkekler de, ozellikle sagliklarini tehdit altinda tutan kalp-damar ve akciger hastaliklari nedeniyle yediklerine ictiklerine dikkat etmek, ve dogru bir yasam stili izlemek konusunda titiz davranmalidirlar..

Ama belki de siz, bilincli ve bilgili bir insan olarak, sporunuzu ya da yuruyusunuzu muntazam yapip, gectiginiz koridorlara acilan odalarda hafif ic cekislere yol acan, hos, bakimli, guzel kokan, neseli, pozitif, kilosu normal, yemekle olan bagini “yemegi bilen (buona forchetta)” degil, “tatmayi bilen (buon gustaio)” olarak kurmus erkeklerdensinizdir....
Oyleyse ne mutlu yasaminizdaki, yakininizdaki butun kadinlara.. Annenize, kiz kardesinize, sevgilinize, esinize, kizlariniza, is arkadaslariniza ne mutlu…

Destek olursunuz degil mi onlara?
Saglikli ve guzel olmak icin gosterdiklari cabalara katilirsiniz bir kenarindan.. Alay etmezsiniz pazartesi baslayip, sali gunu sallanan, persembeyi, carsambadan gormus, cumaya ulasamayan diyetleriyle..
Baskalarinin onunde istahlari yuzunden mahcup etmezsiniz degil mi onlari?
Hamilelikle alinip verilemeyen kilolari, her ay hormonlarin elinde oyuncak olmus sinir sistemleri, aile-kariyer arasinda dengelemeye calistiklari gunleri icinde, eskisi kadar bakimli ve “fit” gozukmuyor olabilirler.. Ama olacaklar.. Farkindalar, istiyorlar ve yapacaklar..

Belki sevildiklerini duymaya daha cok ihtiyaclari vardir.. Anneniz, kiziniz, sevgiliniz, kariniz olmalari, sevginin varligini hissedecekler ama duymak istemeyecekler demek degildir ki..

Siz onlari sevginizle doyurun.. Yapabildiginiz kadar.. Guzel gozlerle bakin yasaminizdaki kadinlara.. Sevginizi, askinizi, dostlugunuzu esirgemeyin..

Bakin bakalim o zaman, gereksiz kalori veren besin kavonozlarinin kapaklarina bu kadar toz nereden konmus…
.
P.S: Gelecek yazida artik kahvalti ile basliyoruz yediklerimizi gozden gecirmeye.. Nihayet hazirim...:-))
.
27 Subat 2009'Roma

25 Şubat 2009 Çarşamba

BILMEM ANLATABILIYOR MUYUM?...


Once dunku sorularin cevaplari;
1) Ay cicek yaginin kalorisi, zeytinyagindan daha azdir
YANLIS: Butun yaglarin kalorisi uc asagi bes yukari aynidir (yaklasik 9 kcal/gr) Ama soylemekten bikmayacagim, zeytin yagi ilahi bir besindir. gunu gelir yazarim nedenlerini.. Siz arada baska yaglar da deneyin.. Ama zeytin yagindan hic vaz gecmeyin derim ben..

2) Ananas zayiflamaya yardim eder
YANLIS: Ananas bromelin icerir. Bromelin, proteinlerin sindirilmesine yardim eden bir enzimdir. Ozellikle sap kisminda bulunur. Bu meyvenin asiri tuketilmesi, zayiflamaya yardim etmez ama alinan seker miktarini artirir.

3) Dusuk mineral icerikli su, zayiflatir
YANLIS: sadece idrar yoluyla su kaybini artirir. Sahte bir kilo kaybidir. Ama su icmek, vucut sagligi acisindan genel anlamda onemlidir.

4) Zayiflamak icin bazi ogunler atlanabilir (aksam yemegi gibi)
YANLIS: Ogun atlamak metabolizmayi “kriz” duzenine sokar ve enerjiyi tasarruf etmeye yonlendirir. Bu nedenle, organizma metabolizma hizini azaltir ve buldugu her kaloriyi, yaga cevirip, ozellikle bel kisminda depolar.

5) Kilo vermek icin, diyetten ekmek, makarna ve princi cikartmak yeterli ve gereklidir.
YANLIS: Hayir, uygun miktarlarda tuketildiginde, gerekli enerjinin alimi icin sarttir.

6) Fiziksel aktivite yapmadan zayiflamak mumkun degildir.

HEM DOGRU HEM BIRAZ YANLIS
Onemli olan yag kitlesinden kaybederek zayiflamaktir. Dogru yapilmayan diyetlerde, kas kitlesi kolayca kaybedilir. Vucuda saglik kazandirmak icin, kas tonusunu artiran fiziksel aktivite yapilmasi onemlidir ama sart degildir. yani yapilsa cok iyidir ama yapilmadan da zayiflanir.

7) Kahve, kirmizi biber gibi bazi besinler bazal metabolizmayi hizlandirarak, kilo kaybetmeyi kolaylastirirlar.
DOGRU AMA COK TA DEGIL : Metabolizmayi hizlandirilar ama bu besinlerin omuzlarina kendilerinden cok buyuk bir gorev yuklememek gerekir.

8) Kilo korumak icin, cok miktarda meyve yemek gerekir.
YANLIS: Cok meyve, cok seker demektir ayni zamanda. Ayrica kuru meyveler yagdan da zengindirler. Gunde 2-3 ogun, taze mevsim meyvelerinden degisik tiplarde yemek en uygunudur.

9)Saglikli beslenmek icin diyetten "yagli besinleri" cikartmak yeterli ve gereklidir.
YANLIS: Yagsiz diyet kalorisiz diyet demek degildir. Yagdan fakir bircok besin maddesi yuksek karbonhidrat icerir.
Ayrica yagda cozunen vitaminleri ve essensiyal yag asitlerini alabilmemiz icin diyetimizde mutlaka ozellikle bitkiel yaglar bulunmalidir. Sardalya ve ton baligi da, almamiz gereken yaglari iceren besinlerdir.

10) Obez anne babalarin cocuklari da mutlaka obez olmaya egilimlidirler.
YANLIS: Egilim yaratir ama genetik gecis gostermez. Daha cok beslenme aliskanliklari ve yasam stili ile iliskilidir. O nedenle obez anne babalarin cocuklari, mutlaka yasantilarinda, gunluk aliskanliklarinda ve beslenmelerinde koklu degisiklikler yapmalidirlar.

11) Esmer undan yapilmis makarna ve ekmek, sebze ve meyvelerden daha cok lif icerir.
DOGRU: Esmer undan yaplimis makarna ve ekmek, sebze ve meyvelerin neredeyse iki kati lif icerir. O nedenle diyetteki ekmegi farkli unlardan secmek dogru bir davranistir.

12) Besinlerden tuzu tamamen cikartmak, zayiflamak ve saglikli olmak icin gereklidir.
YANLIS AMA DOGRULUK PAYI VAR: Tuz, organizma icin degerli bir besindir ama alimini abartmamak gerekir. Ozellikle ailelerinde yuksek tansiyon ve kalp hastalari olan bireyler, yemegin tadina bakmadan tuz ekleme aliskanligini tamamen terk etmelidirler.

13) Serbest radikaller saglik icin yararlidirlar.
BU SACMA BIR SORU OLMUS: :-)) Cunku serbest radikaller oksijenin kullanimi sonucu olusurlar, onemli kimyasal reaksiyonlarda rol alirlar ve cok buyuk bir hizla elimine edilirler. Gereklidirler ama asiri miktarlarda uretilir ya da elimine edilmelerini saglayan mekanizmalar yetersiz kalirsa, vucuda onemli hasarlar vermeye baslarlar. Aclikla yapilan diyetler(!), kizartma besinler, sigara, asiri gunese maruz kalmak, agonistik spor yapmak, stress serbest radikal olusumunu artirir. Sebze ve meyveler ise, serbest radikalleri elimine eden anti-oksidan ozelliktedirler. Ama yine de, gereksiz vitamin alimindan kacinmak gerekir. Cunku ayni vitaminler, iki yuzu keskin bicak gibi, bazi kosullarda serbest radikal olusumunun artmasina aracilik edebilirler.

Bu arada, size soz etmek istedigim bir nokta daha var.. Kendinizi oldugunuzdan daha sisman goruyor olabilir misiniz diye sormustum.. Arastirmalar, kadinlarin boyle bir egilimleri oldugunu soyluyor. Bu durum, kilo vermek isteyen kisilerde gercekci olmayan isteklere de yol acabiliyor. 20 yasinizdaki kilonuza 45 yasinizda donmek isterseniz, guzel ve saglikli gorunmeme olasiliginiz cok yuksektir.

Ayrica son yillarda “IDEAL KILO” kavrami yerini “ARMONIK IDEAL KILO”’ya birakmistir. Yani vucut kitle indexi (body mass index) sonuclariniz cok normal olabilir ama ust kisminiz cok ince, poponuz cok buyuk, ya da gogusleriniz buyuk, bacaklariniz cop gibi ise, omuzlariniz cok dar, bacak boyunuz cok kisa ise, zayif olsaniz da, sizi tatmin eden bir goruntunuz olmayabilir.

Ya da, belki biraz kilo fazlaniz vardir ama cok duzenli dagilmistir ve cok hos, cok havali, cok cekici gorunebilirsiniz.

Guzel olmak icin, illaki cok zayif olmak gerekmez. Ozellikle sagliginizi tehdit eden nedenler yoksa, bir kac kilo sizi daha canli, teninizi daha gergin gosterir. Sellulit denen seyin tek nedeni, fazla kilolar degildir

Ayrica temiz, bakimli, ozenli, canli olmak, hayatin karsisinda degil yaninda durmak, zaman zaman giyim tarzinizda, sacinizda basinizda degisiklik yapmak, sadece disiniza degil icinize, yureginize dogru bakmak, sadece anne, es, arkadas degil kadin oldugunuzu hatirlamak sizi; fazla oldugunu dusundugunuz 4-5 kiloyu vermenizden cok daha fazla guzel kilar..

Gecen yil, universitede “armonik goruntu ve estetik” uzerine bir dersteydik. Iki guzel kadin fotografi gosterdiler ve bir kagida hangisini guzel buldugumuzu ve kendi cinsiyetimizi yazmamizi istediler.
Fotograflardan biri, cok ince ve uzun, genis omuzlu, cok zayif, kaslari belirgin, iri goguslu bir kadina aitti.
İkinci fotograf ise, yuvarlak hatlari olan, balik etinde sayilabilecek diri ama daha yumusak gorunumlu bir kadindi..

Tahmin edebileceginiz gibi, kadinlarin %95’u birinci fotografi, erkeklerin % 100 balik etli kadina ait olan ikinci fotografi secmisti..

Bilmem butun bu ayakkabilari buraya koymamin nedenini anlatabiliyor muyum..?
.
26 Subat 2009'Roma

24 Şubat 2009 Salı

KAC YARIN GECTI...


Yarin yazarim dedim, kac yarin gecti.. Haklisiniz..

Ama vazgecmeyin siz.. Ben vaz gecmeyecegim.. Basladik bir kez..

Karsimda kimler var bilmiyorum..

Bana yazan yaklasik 25 kisi disinda, kac yasindasiniz, kac kilosunuz, kac yildir bu kilodasiniz, yasam stiliniz nedir, ne kadar hareket edersiniz, kac saat uyursunuz, dunyayla ve kendinizle ne kadar uyumlusunuz bilmiyorum..


Istedigim, size bu bilgi karmasasinda dogru bilgiler aktarmak.. Mumkun oldugunca..

Akdeniz-italyan diyetinin karsinda olan pek cok gorus oldugunu da biliyorum ve bu 3 gundur bu goruslerle ilgili yayinlari tekrar tekrar okuyorum sizin icin.. Hakli olduklari noktalar olmakla birlikte, ben bu beslenme biciminin gunumuze uygulanmis olan modeline olan inancimi koruyorum..



Yarin yazarim dedim, kac tane yarin gecti..
Kusura bakmayin..
Sozumu tutacagim..
Once size birkac sorum var..

Kendinizi bir deneyin bakalim..

Bir de bugun aynaya bakin.. Kendinizi oldugunuzdan daha sisman goruyor olabilir misiniz?

Ve lutfen, 10 kilodan fazla zayiflamasi gerektigini dusunenler, hic usenmeden onumuzdeki bir kac gun, bir gun boyunca ne yiyip ictiginizi ve ne kadar yediginizi yazin..

Hicbirseyi atlamadan..

Yani bir tek biskuviyi, bir lokma ekmegi, iki findigi, bir dilim mandalinayi bile atlamadan yazin.. Saatlerini de yazin.. Gun icindeki aktivitenizi de.. Bakalim nerede kacak var..

Dogru/Yanlis diye cevap vereceksiniz..

1) Ay cicek yaginin kalorisi, zeytinyagindan daha azdir

2) Ananas zayiflamaya yardim eder

3) Dusuk mineral icerikli su, zayiflatir

4) Zayiflamak icin bazi ogunler atlanabilir (aksam yemegi gibi)

5) Kilo vermek icin, diyetten ekmek, makarna ve princi cikartmak yeterli ve gereklidir.

6) Fiziksel aktivite yapmadan zayiflamak mumkun degildir.

7) Kahve, kirmizi biber gibi bazi besinler bazal metabolizmayi hizlandirarak, kilo kaybetmeyi kolaylastirirlar.

8) Kilo korumak icin, cok miktarda meyve yemek gerekir.

9)Saglikli beslenmek icin diyetten "yagli besinleri" cikartmak yeterli ve gereklidir.

10) Obez anne babalarin cocuklari da mutlaka obez olmaya egilimlidirler.

11) Esmer undan yapilmis makarna ve ekmek, sebze ve meyvelerden daha cok lif icerir.

12) Besinlerden tuzu tamamen cikartmak, zayiflamak ve saglikli olmak icin gereklidir.

13) Serbest radikaller saglik icin yararlidirlar.

Tabii ki devam edecegiz.. Italyanlar " meglio tardi che mai" derler.. yani gec olmasi, hic olmamasindan iyidir..

Cevaplari da yazacagim tabii..

Erken donmeye calisacagim..
*
P.S: Adriano Celentano soyluyor sizin icin.. Huzunlu bir ask sarkisi.. "itiraf et"

25 Subat 2009'Roma

21 Şubat 2009 Cumartesi

ISIN SIRRI DENGEDE..


Aslinda soylemek istedigim sey suydu.. Hangi diyeti uygularsaniz uygulayin kilo verirsiniz..

Hepsi sihirlidir! Hepsi zayiflatir..

Lahana diyeti, karpuz diyeti, Atkinson diyeti (yuksek protein icerir), Blackburn diyeti, (normal protein icerir), Akdeniz diyeti, Akdeniz-Italyan diyeti (buraya ***** koyuyorum), Sibel Can diyeti, Gyneth Palthrow diyeti... Simdi adini hatirlayamadigim mankenin onerdigi, bogurtlen diyeti.. Secin secin alin.. Makarna diyeti verelim, kuruyemis diyeti verelim, kan grubu diyeti verelim..

Daha bilimsel olalim.. Glisemik indexe gore secelim besinleri mesela.. “Yerine” diyeti verelim.. Hani bir hamburger yerine, 7 kasik pilav yersiniz filan..

Aclik verelim..

Kulaginiza igne takalim onu ogusturun, bu arada soda icin, ve sadece salatalik, domates, biber yiyin.. Unutmadan, cantanizda mutlaka, bayildiginizda arayabilecegimiz bir numara olsun..

Ustelik ne bana, ne de baska bir uzmana ihtiyaciniz var bunlar icin... Internete bakin, gazete kupurlerini kesin, kibrit kutulariyla huzunlu peynir dilimleri kesip, uzgun kahvaltilar yapin... Komsunun gelinine, Ankarali doktorun verdigi diyeti, butun apartman birlikte uygulayin.. Ne guzel iste..

Zayiflarsiniz.. En cok su kaybedersiniz, sonra kas dokusundan, en az da yag kaybedersiniz cogunlukla.. Yani en cok gitmesi gereken doku, yapisip kalir ustunuze.. Vucudunuzun ust kismi zayiflar mesela, gogusleriniz sarkar ama poponuz ve karniniz butun hasmetleriyle orda kalirlar cogu kez.. Kemikleriniz kalindir belki..(!) Belki su icseniz yariyordur..(!) Sakin besin intoleransiniz filan olmasin (!)?

Bir suru zahmet, heyecanla her sabah ustune cikilan tarti, gram gram verilen kilolar..

Ya sonra..?

Istatistikler en fazla 3 yil icinde verilen butun kilolarin geri alindigini soyluyorlar..

Oyleyse isin sirri nerede? Siz neyi yanlis yapiyorsunuz? Niye alinip-verilen kilolarla vucudunuzu “metabolik sendrom” adi verilen derde hazirliyorsunuz.. ?

Ustelik yedikleri hicbir besini disarda yag olarak depolamayan, atletik vucutlu kadinlar da cok sevinmemeliler.. Bu yapidaki kadinlar, yaglari organlarin etrafinda biriktiriyor ve ornegin daha kolay kalp krizi geciriyorlar..

O kadar kolay ki cozum.. o kadar sihirli, o kadar kalici, o kadar sizi guzellestirecek, cildinizi parlatacak, nesenizi yerine getirecek, hayati kolaylastiracak bir cozum var ki elinizin altinda..

Isin sirri dengede.. Icinizde, disinizda, mutfaginizda, sinir sisteminizde, hareket sisteminizdeki dengede..

Ben beslenme kismindan soz edecegim..

Yani hangi cografyada yasiyorsaniz, hangi besinleri kolayca bulabiliyorsaniz bu besinlerden dengeli olarak yiyerek, bazi kucuk ve cok kolay ogrenilebilecek kurallara dikkat ederek, benim “emniyet subabi” dedigim kacamaklara elbetteki izin vererek once kilo vereceksiniz, sonra edindiginiz saglikli beslenme aliskanligini koruyarak kilo almiyacaksiniz..

Cok dusuk kalorili diyetlerle karsi karsiya kalacaginiz, su-elektrolit dengesi bozukluklarindan korkmayacaksiniz.. Urik asit dengenizi bozmayacak, bobreklerinize zarar vermeyecek, safra kesenizde durduk yerde tas olusturmayacaksiniz..

Benim size onerecegim Akdeniz-Italyan beslenme bicimidir.. Turkiye’de yasayanlarin cok kolaylikla uyacaklari, belki zaten uyguladiklari ideal bir beslenmedir..

Dunya uzerinde 100 yasi gecmis insan sayisinin en yuksek oldugu ulkelerden biridir Italya.. Son yillarda bu guzelim diyetten uzaklasan, kendilerini cok fazla onemsemekten cocuklarina vakit ayiramiyan yetiskinlerin fast food agirlikli besleme bicimleri nedeniyle, Avrupa’nin en kilolu cocuk nufusuna sahip olsa da, obezite butun dunyaya paralel olarak artis gosterse de, butun dunyada ders olarak okutulan, saf, basit, lezzeti asla goz ardi etmeyen saglikli bir mutfaktir Italyan mutfagi.. Turk mutfaginin olaganustu zenginligi ve cesitliligi ile karsilastirildiginda, belki orta halli bile kalabilir.. Ama ben zaten size, hangi mutfagi tercih ederseniz edin, bunu Akdeniz-Italyan beslenme biciminin prensiplerine gore duzenlemeyi ogretecegim..

Yani su boregi de, manti da, kuru kofte de, sucuklu kasarli arjantin tost da yiyeceksiniz.. Cayinizin yaninda kekiniz, bazen kuru yemisiniz, yaz aksamlari sakizli maras dondurma hakkiniz da olacak..

İnanmiyor musunuz?

Ahh.. Benim arkadaslarim utanmasalar da yazsalar size cesaret vermek icin.. Ayakkabilari elbivenleri dahil, butun gardroplarini yenilemek zorunda kaldiklarini, simdi yasamlarinin nasil hafifledigini, nasil sucluluk duymadan yemek yediklerini, kendilerine nasil guvendiklerini anlatsalar..

Cok uzadi biliyorum..
Hadi anlat artik ne anlatacaksan diyorsunuz.. Ama bugunluk bu kadar yaziyorum.. Bu konuda cala kalem yazma serbestligini gormuyorum kendimde.. Size soylediklerim ve soyleyeceklerim, benim aslinda isim.. O nedenle yazdigim herseyi tekrar kontrol etmem gerekiyor..

Yarin cok yogun bir gun olacak.. Ama mutlaka yazacagim ve bu konuyu izninizle yarin kapatacagim..

Kendinize iyi bakin.. ve Sevgili Funda ve Beste'nin onerilerine (bir onceki yazinin yorumlarina bakiniz lutfen) yarin degil, bugunden, simdi, su andan itibaren uymaya baslayin... siz yeterki kararli olun..
"Degismeyen tek sey degismektir" diyor buyuk felsefeci.. Istersek, herseyi degistirebiliriz..
21 Subat 2009’Roma

20 Şubat 2009 Cuma

SIZE HANGISINDEN VERELIM...?


Cok onemli kararlar aldigim zamanlarda oldugu gibi, elimde buyuk bir fincan limonlu cay, bacaklarimi karnima cekmis oturuyorum.. Benim bu isi kimseden yardim almadan cozecek egitimim de, klinik bilgim de var ve ben boyle aynalara sigmayarak dolasiyorum diyorum kendi kendime..

Bilgisayarin basina geciyorum.. Kendime uygun, beni kisa surede zayiflatacak, muthis hatta sihirli bir diyet bulmam gerek..

Beverly Hills ya da Hollywood diyeti mi yapsam acaba diyorum.. ? Yakisir da ..? Gozlerimde eye liner, soyle huzunle pencerenin onunde dururum.. Uzerimde somon rengi ipek sabahlik, tuylu terlikler, hatta satiliyorlarsa hala, sigara biciminde sakizlardan da , uzun sedef agizligin ucuna koyarsam tamamdir bu is.. Cunku star olmak icin bile sigara icemem.. Gerisi diyeti uygulamaya kalmis.. Sonuc kesindir ve bu sihirli bir diyettir.. Cunku zayiflatir.. Besinlerin icindeki enzimi, besinleri eritmek icin kullanir..

Sabah: istedigim kadar ananas
Oglen: istedigim kadar ananas
Aksam; istedigim kadar muz

Istedigim kadar su, istedigim kadar sampanya.. Dikkat etmem gereken tek sey, besinleri (yani muzu ve ananasi) birbirine karistirmamak olmali.. Hepsi bu.. Sonuc garanti.. 15 gun kadar dayanmam gerekir.. 15 gunun sonunda karides, midye, ekmek, tereyagi, kuzu etinden yapilmis sis ve princ eklenebilir..

Inanmiyor musunuz?

Bakin bakalim google’da bu diyetle kimler zayiflamis..?

Ama sonra ne olmus diye bakmayin bosuna.. Pek yazmaz bir yerde sonrasi.. Zayiflamak istemiyor muydum? Eeeee..?

Ne olur ki, Tarzan’in cikitasi gibi muz yiyerek yasasam? Ekmegin, pogacanin, acmanin kokusuna basimi cevirmesem.. zeytinyagli dolmanin once icini, sonra kabugunu, en son kenara ayirdigim uzumlerini ve fistiklarini yemesem ne olur..? Bugulu siyah uzum, yaninda koy ekmegi, bir de Ezine peyniri, benim icin uzak bir hikaye olsa ne olur?.

Ananas ve muz ve bir de sampanya diyorum.. Sonuc garanti diyorum..

Protein almadigim icin kaslarim zayiflayabilir, mineral eksikliginden kalp atimlarim degisebilir, kollarimda bacaklarimda kramplar gelisebilir ama o kadarcik kusur kadi diyetinde de bulunur..


Hosuma gitmiyor.. Bioritm Metabolizma Diyeti yapmaya karar veriyorum.. Sihirli bir diyet.. Sonuc kesin.. Yapmam gereken tek sey, oglen ekmek, pilav, makarna, borek, pizza yemek.. Aksam da et, tavuk, balik.. Hepsi bu.. 1950 yilinda kesfedilmis ve hala cok revacta.. Bioritm bu.. Saygi gostermem gerekir.. Yani kuru fasulyenin yaninda pilav, koftenin yaninda biraz fiyonk makarna, puf boregiyle ayran, ekmek arasi sardalya filan bir hayal olmali benim icin..

Mantiyi nasil yemem gerekir mesela, hani olsa diyorum..? Mantinin hamurunu oglen, icindeki kiymayi ve yogurdunu da aksam yerim.. Bunu bilmeyecek ne var.?. Daha da kolayi, hic manti yememektir ki, o da denenebilir yani.. (ben olsam yagini daha az koyarim ama konumuz o degil simdi)

Ben yapamam.. dolmanin kiymasiyla princini ayiramam.. Kekin ununu, yumurtasini ayri pisiremem.. Olmaz.. Ben hayatta hicbirseyi ayirarak bir sonuca ulasamam.. Siz ulasabilirsiniz belki.. Sihirli bir diyettir.. Ise yarar.. Mutlaka zayiflarsiniz..


Simdi gitmem gerekiyor.. Yarin devam edecegim..

Soz verip te tutamadigim cok oldu blogumda.. Bugun iki elim de mesgul olsa, yazimi yazmaya baslayacagim dedim..

Sabah evin telefonu ve internet bozuktu.. Bekledigim cok onemli bir mektup, print etmem gereken iki yazi vardi.. Neyse, cep telefonumla hallederim dedim..

Ise geldigimde cep telefonum da calismiyordu.. Hastanenin sadece interneti degil, telefon sistemi de arizaliydi.. Aklim postamda gunumu gecirdim...

Arkadasim arabamin kapisini biraz hizli kapatti.. Cam kendi kendine asagiya indi.. Federico’yu okuldan alacaktim, Dadiya da, okula da haber veremedim.. Yani boyle karmakarisik bir gundu.. Ustune bir de animatorun megafonla bas bas bagirdigi bir dogum gunune gittik..


Eve geldim.. Yardimcimiz agliyordu.. Birsey yokmus oyle onemli.. Morali bozukmus.. Mars ters acida dedi..

Haaaaaaaaaa….. Ben de cok korkmustum neler oluyor diye.. Mars ters acidaymis… Neyse.. herkesin oldugu gibi gezegenlerin de ters olduklari zamanlar oluyor demek.. ben bu konulardan pek anlamam aslinda..


Ben yine de yazimin bir kismini yazmayi basardim.. Telefonlar normale dondu.. Mektubum elime ulasti..


Mars ta acisini degistirir umarim..

Donerseniz sevinirim.. Degilse siz bilirsiniz.. Yazin google’a “Mehtap’in sihirli diyeti” diye.. Belki cikar..

Kim bilir..




20 Subat 2009'Roma

19 Şubat 2009 Perşembe

SIHIRLI DIYET...

9 yil oncesinin fotograflarina bakiyorum.. Mayis ayi..Ege bolgesinde, kolay kolay kimsenin yolunun dusmeyecegi bir koy kahvesinde, limonlu cay icip, simit yiyoruz.. Federico kucagimda, yanimda annem ve babam..

Federico henuz 3 aylik ve ben bir sabah onlara cok ihtiyacim olduguna karar verip, ucaga atladigim gibi solugu baba ocaginda-ana kucaginda aliyorum.. 16 yasimda ruhu cok cocuk bir genc kizken, universiteye gitmek icin aglaya aglaya ayrildigim bu deniz sehrine, artik bir anne ve meslek sahibi bir yetiskin olarak donusum cok keyifli oluyor.. Hem Federico’ya dunyaya hos geldin diyorlar annemin arkadaslari, hem de “Mehtap sever” diye, “ozlemistir” diye, “yeni annelere yarar”, “ o Roma’da bulamaz simdi bunlari” diye, “yapmaya nerden vakit bulsun” diye binbir cesit tatli, borek, corek, dolma tasiyorlar eve..
Babam her zamanki gibi tarhana corbasi da yapalim (Erzincan tarhanasi), kaplama da yapalim, yaprak dolmasi ne gun yapilacak?, iskender yemege ne gun gidilecek?, hosmerim ismarladik mi ?diye programliyor sevdiklerimi.. Arada keci boynuzu, kome, erik pestili, ceviz, ayva kabugu ile demlenmis ihlamur filan tutusturuyor elime...

Yillarin en dinlendirici uykularini, genc kizlik odamda, kirmizi kareli yumusacik battaniyeme sarilmis, elimde unuttugum kitaplarim, Federico kolumun altinda misil misil uyurken, mayis gunesi odanin icinde sesizce gezinirken, mutfaktan annemle babamin yavas yavas konusmalari duyulurken ve cok sevdigim ketenin ya da peksemetin mis gibisi kokusu evi doldururken, uyuyorum..

O ilahi tembelligin keyfini surdugum gunlerden birinde, yastigimin uzerinde bir demet dag lalesi ile burun buruna gozlerimi aciyorum.. Annemin yardimcisi getirmis.. Benim en cok sevdigim cicek ve o gunden sonra bir daha da hic dag lalesi gormuyorum.. Sadece dag lalesi degil, koyunden bir de yagli pide getirmis.. Cizme zeytin, kirma zeytin, keci peyniri..

Keyfimiz cok yerinde.. Annemle babam iki cocuklarindan da ayri gecirdikleri yillarin acisini, yumuk yumuk torunlari kucaklarinda, ben el bebek gul bebek keyiflerde..

Her gelis gibi bir de gidis zamani geliyor.. Ilk o an farkediyorum neler olup bittigini.. Ayaklarim ayakkabilarima sigmiyor.. Yolda gelirken giydigim pantolon, bacaklarimdan yukari gecmiyor.. belki birilerinin isine yarar diye getirdigim, hamilelikte giydiyim elbiseyle Roma’ya donuyorum..

Durum cok vahim.. 8 kilo ile kapattigim hamileligin ustune bende kalan 4 kiloyla beraber toplam 17 kilo almisim.. Tekrar yaziyorum... 17 kilo..

Onceleri umursamiyorum.. sonra kendimi gozlemeye basliyorum.. Ne gozum doyuyor artik ne karnim.. Yemekten kalkiyorum zeytin ekmek yiyorum.. Patatesle ekmek yiyorum.. Makarnanin yanina, pilavin ustune kizartma.. Nutella ile cevizli ekmek.. Ucu oyle bir kaciyor ki, tutabilene ask olsun..

Giydiklerim yakismiyor.. Benim gibi ufak tefek, hayati boyunca en fazla 36 beden olabilmis bir insanin uzerinde tasiyabilecegi bir kiloda degilim.. Yurumuyorum, yuvarlaniyorum sanki.. Magazalarda, buyuk beden satmiyoruz diyorlar daha iceri girereken.. Koca kazaklar, beli lastikli etekler, bol elbiseler ile, gecerken hep soyle bir kendimi suzdugum magaza vitrinine sigmiyor siluetim (!).. Ben de magazalara degil, pastanelere gidiyorum. Hic tatli sevmeyen ben, Sicilya tatlilari, Napoli tatlilari biraz ondan, azicik bundan derken 3 kisinin yerine yiyorum.. Ustelik keyifle, pismanlik duymadan, tadlari karistirmadan yiyorum.. Yani patolojik bir yemek yeme durumu degil, tadina vara vara yiyorum..

İse donme vaktim yaklasirken, yemekten fedakarlik etmiyeyim ama biraz hizaya gireyim diye bir jimnastik salonuna yaziliyorum.. Hayatta olacak sey degil.. Hic bir zaman bir salona yazilmamis, toplu yapilan hicbir seyden hoslanmayan yapim bile razi oluyor bu duruma.. Kendime erkek magazasindan spor giysisi alip, gidiyorum.. Hoca, insana “Allah neler yaratiyor” dedirtecek cinsten bir genc adam.. Kizlar etrafinda pervane gibi donuyorlar.. Hepsi ince, uzun, bicimli ve on siralari duvar gibi ortmusler.. Ben en arkaya kaliyorum.. hareketleri zaten gormuyorum, gorsem de yapmaya yetisemiyorum..

Nihayet streching kismi geliyor.. Yere uzaniyoruz.. Isiklari alcaltiyorlar.. Miy miy miy bir muzik koyuyorlar..

Gozlerimi bir aciyorum.. Salonda, yerde yalnizim..Uyumusum.. Ben uyuyup kalmisim ve beni orda oylece birakip gitmisler.. Yan salondan step grubunun sesi geliyor..

Inanilmaz uzuluyorum.. Kimbilir nasil dalga gece gece gitmislerdir diyorum.. Hayattaki ilk dersim ve son dersim ayni gune rastliyor..

O gun eve donuyorum.. Aynanin karsisinda durup kendime bakiyorum.. Tamam artik diyorum... Butun buyuk beden elbiseleri bir torbaya doldurup, dolabin dibine koyuyorum ve kirmizi kapakli buyu defterimi cikartip, kendime kendi ellerimle sihirli bir diyet yaziyorum... Yiyorsunuz ve zayifliyorsunuz.. Sonra yiyorsunuz ve kilo almiyorsunuz.. Ustelik guzellesiyorsunuz da..

Inanmiyor musunuz..? O zaman zahmet edip, yarin aksam beni okumaya gelmeyin..
Ya da oylesine bir ugrayin isterseniz.. Siz bilirsiniz..

Ha aklimdayken evlendigim gunku kilomdan sadece 3 kilo fazlayim.. Yani 14 yilda 3 kilo..

Bilmem anlatabildim mi?


19 Subat 2009'Roma

16 Şubat 2009 Pazartesi

HERKES KONUSUYOR...

Babamla messenger’de konusuyoruz.. Her zaman oldugu gibi, bugun ne var yemekte diye soruyorum..Annem bilgili, bir o kadar da sagduyulu bir kadin.. O nedenle, ne yiyip ictikleri konusunda gozum arkada kalmiyor.. Onlar uzuluyorlar bazen evde yaprak dolmasi gibi, benim yapamadigim ama cok cok sevdigim yemekler oldugunda.. Soylemiyelim daha iyi diyorlar, anladim yaprak dolmasi var diyorum..

Babam, televizyon programlarinda beslenme ile ilgili konusan doktorlari benim adima iziyor.. Gazetelerden makaleler kesiyor, telefon numaralari kaydediyor, “yumurtanin hakki geri verildi, kolesterolu artirmiyormus megerse yumurta” diye anlatiyor.. Ertesi gun, “kardiyoloji uzmanlari ayaga kalktilar, bu veri bilimsel degildir dediler” diye konuya kaldigimiz yerden devam ediyor..

Ben butun bunlari yuzumde hafif bir gulumseme ile dinliyorum.. Elinizdeki tek silah bir anahtarsa, gordugunuz her seyi anahtar deligi sanmaniz cok normal.. Organizma birbiriyle ilahi bir bicimde uyumlu calisan bir sistemler butunudur.. Onunde diz cokeceginiz, dilinizin tutulacagi, “Allah’im sen ne buyuksun” diyeceginiz, karisik mekanizmalarin, basit(!) bir zincir seklinde calistigi, mukemmel otesi bir yapidir.

Elinize sadece kalbi alip, karacigeri kenara koyarak, bobrekleri hice sayarak, onu anlamak, degistirmek ya da tedavi etmek mumkun degildir.. Bilimsel olarak soylersek, buyuk fizyoloji ustalarinin soyledigi gibi “once fizyoloji bilimine vakif olmak gerekir”.. Yoksa, “oncelikle, zarar vermeyecegim” diye ettiginiz yemine ihanet eder, bir yeri duzeltirken, baska bir yere hasar verirsiniz..

Babama, iste oyle “agzi olan konusuyor beslenme konusunda” diyorum.. Gercekten de bir yandan agzi olan konusuyor bu konuda, obur yandan dunyada obezite bir cig gibi buyuyor..
• Dunya Saglik Orgutunun en son raporlarina gore, dunya uzerinde 1 milyar normal kilonun uzerinde ( 805 milyonu kadin olmak uzere), 312 milyon da obez birey yasiyor. Obezlerin 22 milyonu 15 yasin altinda. (bu bireyler yuksek tansiyon, seker, karaciger buyumesi, damar sertligi ve iskemik kalp hastaliklari ile bogusarak yasiyorlar veya bir sure sonra bogusacaklar)
• Obez bireylerde; bazi kanser turlerine daha sik oranda rastlaniyor.
• American Medical Association’in verilerine gore, yasam 5 ile 13 yil ve daha fazla oranlarda kisaliyor. U.S.A bir yilda obezite ve komplikasyonlari icin 250.000.000$’in ustunde para harciyor..
• 1980-1990 yillari arasinda obezita dunya uzerinde, onceki yillara oranla 3 kat oraninda artiyor. Avrupa’da her 10 kisiden biri obez. Ve yine Avrupa’da her yil 1 milyon kisi, hayatini obezite ile baglantili hastaliklar yuzunden kaybediyor.
.
Yasam bicimimizin endise verecek derecede degistigi, yedigimiz besinlerin, yapiminda ve saklanmasinda kullanilan koruyucu, renklendirici ve tatlandiricilar yuzunden safliktan fersah fersah uzaklastigi, besinlerimizin son 50 yilda % 100’leri asan oranlarda endustriel urunlere donustugu, 25 yil onceki bir cocuk ikindi kahvaltisiyla, gunumuzdeki karsilastirildiginda yine % 100 leri asan oranda gereksiz ve sagliksiz kalori yuklenmesine yol acildigi, ve yasamin getirdigi stressin, panik ataklarin ve depresyonun yeme krizlerine yol actigi dusunuldugunde;
.
Bunca cok bilen varken, herkesin drastik yontemlerle kilo verip, nedense bir turlu zayif kalamadigi dusunuldugunde;
.
Uzmanlara danisilarak yapilan diyetlerin % 70’I asan kisminda 1 yil icinde verilen kilolarin tamaminin geri alindigi dusunuldugunde;
.
Beslenmenin aslinda bir bilim, diyet hazirlamanin bir uzmanlik alani oldugu, dusunuldugunde;
.
-bu konuda olur olmaz onerilerde bulunanlara,
.
-“benim diyetisyenim oyle soyledi,”, “mankenim guzelim, zayifim sana da ogretirim” yuzeyselligini, bilgiye cok da cabuk ulasamayan toplumlarda satma uyanikligina,
.
-soylediklerinin hesabini tutmayip, “gunde sundan bir avuc, iki ogun bundan mutlaka, bir kasik da ondan, illaki her sabah 4-5 tane” diye binlerce kalorilik onerilerde bulunan media doktorlarina,
.
-iyi ve lezzetli yemek pisiriyor olmanin bir meziyet oldugu fikriyle yetinmeyip, illaki beslenme danismanligi da yapmaya kalkan butun televizyon ahcilarina,
.
-sayfa doldurmak icin, uydurma ve sagliksiz tek besinli diyetleri, artist adlari ile zavalli insanlara uygulatmayi basaran gazetelere,
.
-1 dilim ekmegin, 1 orta boy muzun, iki koftenin kalorisini bilince, kendini diyet konusunda yeterli goren saskinlara,
.
-1 kibrit kutusu peynirin, bir olcu olmadigini hala anlayamayanlara

-diyet veriyorum diye, besin piramidi* (yenilenmis besin piramidi hakkinda bir yazi yazmaya zaten karar vermistim) denen basit bir gercege bile sirtlarini donup, dunya saglik orgutu tarafindan aciklanmis “super” olarak nitelendirilen zeytin yagi gibi besinleri ellerinin tersiyle diyetlerden cikartanlara

niye bu kadar cok kizdigim anlasilabilir saniyorum.
.
Italyan’lar “agzi olan konusuyor” derler uzmanlik isteyen konularda bilip bilmeden konusanlar icin..
.
Iste beslenme konusunda da agzi olan konusuyor..
.
Konussunlar da.. Siz de dinleyin isterseniz..
.
Ben uzerinde konusamiyacagim konulari bastan itiraf etmistim..
.
Beslenme konusunda ise konusurum..
.
Cunku agzim degil, 20 yili asmis tecrubem konusur bu alanda...
.
Hic kusura bakmayin..



Ister yiyin yemeginizin suyunu, isterseniz birakin..
.
Siz bilirsiniz..…
.
Birileri yanilmaz delillere dayanan bir tip gercegi ariyorlar..
.
Lutfen siz o zamana kadar kendinize iyi bakin..
.
17 Subat 2009’Roma
.
p:s Mina ve Celentano beraber soyluyorlar.. "Brivido felino"

15 Şubat 2009 Pazar

SIZ KALBINIZE IYI BAKIN...


Sevgili hic bilmeyenler..


Umarim somon baligini denemis ve ilk yemek sinavinizi basari ile vermissinizdir.. Degilse de uzulmeyin.. Ben ne disi misler gibi pismis, icinden akarsular gecen keklerin yaraticisiyim bilseniz.. Butun denemelerim sonuccuz kalinca yine de yilmamis, ve ben kek borek degil, ana yemek ustasiyim deyip, yonumu cevirmisimdir.. Hani ne kadar usta olduguma gelince, bu unvani “hic bilmeyenelere ogretilecek, kolay ana yemekler” diye duzeltmem gerekiyor..

Balik yemek gerekli.. Baligi iyi secmek, mevsiminde almak, iyi pisirmek gerekiyor.. Herseyden once cocuklarin sinir sistemi gelisimi icin fosfor, bizim icinse omega-3 acisindan.. Yani kalbimiz icin..

Son yillardaki bilimsel yayinlar, buyuk baliklarin ozellikle cok temiz olmayan denizlerden avlandilarsa yuksek oranda civa (Hg) icerdigi, bunun da beyin hucrelerinde birikerek Alzheimer hastaliginin olusumuna yol acabilecegi yonunde bilgiler veriyorlar.. Aslinda yedigimiz hicbirseyden emin olamiyacagimiz bir cagda yasiyoruz.. Ben baligin, ozellikle cocuk olan evlerde haftada iki kez sofrada olmasi gerektigini dusunuyorum.. O nedenle guvenilir bir balikci edinmekte fayda var.. Cunku iyi malzeme olmadan guzel hicbirsey pisirilmez bence..

Vegeteryan veya vegan (bu cok zor bir secim olsa da) anne babalar ise, cocuklarini nasil saglikli besleyecekleri konusunda yeterince bilgi ediniyorlardir mutlaka..

Bugun yine balik pisirecegiz.. Yine guzel bir sofra kuracagiz.. konuk cagiracaksak, birgun onceden masa ortumuzu, pecetelerimizi, mumlarimizi kontrol edecegiz.. Biz genc, dinamik ve sade bir masa kuracagimiz icin, cok yuksek ayakli kadehler, servisimizi zorlastiracak, pullar boncuklar filan serpmeyecegiz.. Servis kasiklarini, surahimizi, yedek tabaklari masanin disinda bir sehpanin uzerinde hazirlayacagiz.. Abartmadan, sade ama goze hos gorunen bir sofra kuracagiz.. cok fazla cesit yapmayacagiz.. Ekmegi mutlaka taze alacagiz.. Ince ince dilimleyecegiz.. Ya da cevizli, hashasli ekmek filan bulabiliyorsak, guzel bir karisik ekmek tabagi hazirlayacagiz…

Balik icin ben cernia filetosu kullandim (bunun orfoz baligi oldugunu, Fatih yazi yayinlandiktan sonra soyledi, ben arayip bulamamistim ismini).. Siz hangi baligi buluyorsaniz onu kullanin.. yagli ve kalin bir balik olursa lezzeti daha guzel olur..
Bize gerekenler genel kuralimiza uygun olarak, degisik renklerdeki besin gruplari.. Yani maydanoz ve defne (yesil), sogan (mor), domates (kirmizi), patates ve greyfurt (sari), sarimsak (beyaz).. Karabiber degirmeni herzamanki gibi elinizin altinda olmali.. Bir de kimyon..

Hazirmisiniz..?
Soganlari kalin kalin halkalar halinde dograyip, en kalin tabanli celik sahanin altina muntazam olarak dizin.. Mor sogan secimi, yemegin suyunu eflatun bir goruntu veriyor.. Hosunuza gitmeyebilir.. O zaman istediginiz baska bir cesit sogan kullanin..

Uzerinde biraz zeytin yagi gezdirin.. Cok hafif tuz koyun.. Uzerlerine yine halka halka kesilmis patatesleri dizin ve biraz tuz, karabiber ekleyip, yumusayincaya kadar kisik ateste pisirin.. Sahaniniz kalin tabanli ise, su ilave etmeye gerek kalmaz. Degilse cok az ama cok az su koyun.

Patatesler pisince, uzerine balik filetosunu porsiyonlara bolup yerlestirin.. Kucuk domatesler, iki dis sarimsak (butun olarak), bolca maydanoz (kiymadan, saplariyla koyun, esas guzel koku saplarda oluyor cunku), 3-4 defne yapragi, iki-3 dilim greyfurt ile birlikte yine agir ateste pisirin.. Pismeye yakin, son bir klas dokunus olarak, cok az ama cok az kimyon serpin (hatta serpmeyin de, serptiginizi dusunun, o kadar az olacak yani..).. Isterseniz piserken 3-4 tane cekirdegi cikartilmis zeytin de koyabilirsiniz..

Renkli salatanizi hazirlayin.. ben bu sefer degisiklik olsun diye soya filizi koydum.. sos olarak, balikta kullandigim greyfurtun suyunu, yine balsamik sirke, zeytin yagi ve karabiber koydum..




Yakin arkadaslariniz ile birlikteyseniz, yemegin suyuna ekmek banmak serbest.. Degilse mutfakta kendiniz icin bir dilim ekmek birakin.. Soylemedi demeyin sonra..

Bu arada unutmayin, iyi yemek pisirmek bir ayricaliktir.. Beraberce ogrenecegiz.. yemek pisirmekten, misafir agirlamaktan mutlu olacagiz.. Onun icin Jovanotti size, "anne bak, nasil da egleniyorum diyor"

Egleniyor musunuz?

Biliyordum.. iyi oyleyse..


Afiyet olsun..

13 Şubat 2009 Cuma

VARSA CESARETIM...

Yani Mehtap, bebeklik fotografini koysaydin bari bloguna diyor mektubunda arkadasim.. Guleryuzlu, keyifli, bizi, gecmisimizi “Ti”ye alan upuzun bir mektup yazmis.. Kendinden, Londra’daki hayatindan, cocuklarindan, Steward’dan bahsediyor.. Ozlemisim arkadasimi.. Birbirimize kirildigimiz anlar da olmustur ama hic “secmeden sacmamisizdir” sozcukleri.. Hic kirildigimiz icin kirmaya calismamisizdir birbirimizi.. Cesaretin varsa dun cektirdigin bir fotograf koy bloguna diyor, “smile” larla susledigi mektupta..

Blogumdaki fotograflarin en eskisi 2004 yilindan kalma Ispanyol fotografi.. Diger ikisi 2008 yilindan.. Dun cekilmis bir fotografim yok.. En yenisi yaklasik 20 gun once, cok yogun, cok yorgun bir gunun ardindan eve donup, komsumuzun yegenini ortaokul odevi icin beni beklerken buldugumda cekilen bir fotograf.. “Calisan bir annenin biyografisi” odevine konu mankeni oluyorum.. Ben aslinda, “anne de olan bir calisan kadinim” ama aradaki farki bana bile anlatmak zor.. Luca, heyecanla sorular soruyor gundelik hayatima dair, sonra da fotograflar cekiyor bir gazeteci edasiyla.... Ben de, bu birdenbire geliveren sohretin keyfini cikariyorum.. Iste bu, en son halim.. Ve varsa diyordun ya.. Var.. Iste cesaretim…

Funda, korkularimla ilgili bir mim yolluyor uzun zaman once.. Bu konuyu en iyi cheetos bilir.. Soru bile nefesimi kesiyor, susuyorum.. Duymamis gibi yapiyorum.. Ama kendimi borclu hissediyorum Funda’ya.. Bugun arabada dusunuyorum.. Ben en cok “korkmaktan” korkuyorum Funda’cigim..

Berrin’in mimi var bir de.. Kitaplarla ilgili.. En yakinimdaki kitap, Hamdi Koc’un Melekler Erkek Olur kitabi.. 161. sayfanin 5. cumlesi ..”yagmur magmur yagar bakarsin. Etrafta park yeri yoktu..Aziz bey tekrar ogle trafigine karisip edebiyat fakultesine dogru uzaklasti..

Bugun Ferulago “I love your Blog” odulunde blogumu “siir gibi yazdigim” icin odullendirmis.. Tesekkur ederim.. Oyle oldugumu dusunen tek bir kisinin varligi bile beni mutlu eder.. Ben blogumun sol yanindakileri gercekten sevdigim icin ordalar.. Onun icin hepsi icin ne dusundugumu yazacagim..


I LOVE YOUR BLOG..

Aydan Atlayan Kedi, konu cesitliligi, orijinalligi, vuruculugu, sayfa duzeni

Babis’e yemekler, hic siradan olmayan bir babanin kiziyla olan yasam oykusunu kimseyi cok fazla yanlarina yaklastirmadan anlatmasi, gulumsetmesi, kendiyle dalga gecmeyi bilmesi, ve sikayet eder gibi gorunse de yemek yapmayi ve ikram etmeyi sevmesi.

Bir Dilim Sohbet, kitap dostu, deniz asigi, dusunce suzgecinden ince ince elenerek yazilmis yazilari

Bir Dut Masali, insanlara duydugu inanilmaz sevgi, bloguna verdigi emek, onu okuyanlara sevgi dolu yaklasimi, becerikliligi, misafir agirlama konusundaki ozeni (bayram yazima yazdigi yorumun sicakligi hala kalbimde)

Bulut-Ilahi Tatlar, nitelikli, kaliteli durusu, ozeni, kendine ait turkcesi, yasama cesurca, istiyorsa eger bas asagi bakabilmesi, tarifleri, fotograflari, kendisi

Cafe Fernando, ozeni, olaganustu fotograflari, arastirmaciligi, detaylara verdigi onem, kendisini okuyanlara gosterdigi saygi dolu yaklasimi, sayfa duzeni

Cheetos (ben gorundugumden..), blogundan yayilan olumlulugu, sevecenligi, yazilarin icinden gulumsemesi, sicakligi, kafaniza kafaniza vurmadan hatirlattiklari

Demli Hayat, cok keyifle okudugum oykuleri, blogculara verdigi teknik destek, olumlu uyumlu, pozitif yaklasimi, alcakgonullugu

Fikir atolyesi, ozgunlugu, tartisilamiyanlari konusma cesareti, duzeyli ama yapay olmayan cesur durusu

Sarhos Balik vet Topal Marti samimiyeti, coskusu, gidip gidip gidemeyisi, sevgi dolulugu, cocuk egitimine olan yaklasimi, ictenligi..

Hayattan ve Masallardan Biraz, cesitliligi, siirleri, hem kendini hem icinde yasadigi toplumu ince ince gozlemlemesi, kendi cizdikleri, renkli kisiligi, ogrencilere yakin bir ogreten olabilmesi

Ince Saz, arastirmaciligi, yazilariyla hepimize verdigi cesaret, derinligi, ruh zenginligi, hassasiyeti

Kirmizi Gunluk, kelimelerle oynamaktaki ustaligi, kullandigi dilin vuruculugu, kendi duygularini alip tam bizim kalbimizin icine koymaktaki ustaligi

Meripoint, anneligi, ironisi, yaraticiligi, gorselligi, keyifle okunurlugu, hep guncel olmasi

Urfa Mutfagi, yemeklere ve bu yemeklerin kaynagi olan kulture gosterdigi emek, bu kulture olan bagliligini anlatma ve aktarma bicimi, muzigi, yore dili, yasam tarzi ve istah acan tarifleri ile bir kenti blogunda yasatabilmesi

Yansima ve yanilsama, yaramaz, keyifli, akilli, gulumseten-gulduren yazilari, yaraticiligi ve butun bunlarin arasindan cikan gercekciligi,

Zamandan Sizan, olculu, uyumlu, keyifli, bilincli, tarz sahibi yazilari, ozellikle kadinlari uyaran bir onceki yazisindaki toplumsal duyarlilik ornegi..

olduklari icin tarafimdan seviliyorlar.. Hepsine sayfamda olduklari icin tesekkur ediyorum.. devam ettirmek isterlerse zincir onlarda (kurallar sevgili Ferulago’nun sayfasinda..)

13 Subat 2009' Roma

P.S: Linklerin hepsi yan tarafta..

11 Şubat 2009 Çarşamba

HAZIR ORTADA KIMSELER YOKKEN...



Ben bu isi en son yapacak olanlardanim biliyorum..

Ama sevgili blog komsularim, bakmadan gecmediklerimden “Ilahi Tatlar” bizi kabakli kisle birakti birakali,

sevgili “Babis’e Yemekler” once Oscar Wild ile yuregimize bir gul dikeni batirip, sonra, “beni hep kizlar okuyor, gidiyorum” deyip yerini firtinadan onceki aslana terk etti edeli (Yunus’la huzunlu bir donus yapmis olsa da),

sevgili “Urfa Mutfagi” muhtemelen yemek yarismalarindaki cig kofte servislerinden sonra suskunluga gomuldu gomuleli,

sevgili “Bir Dut Masali” mutfagini bir masal prensine kaptirdi kaptirali ve

sevgili “Cafe Fernando” bu seferlik bize yemek yerine basimizin caresine bakmamiz icin bir arama motoru armagan edeli beri, icimde acemilerin o cahil cesareti kipirdayip duruyor..

Acemi dediysek, “iki yumurta kir” deyince, kalkip cekic arayanlardan olmasam da, oyle pek yemek tarifi filan yazacak kadar mutfakla ilgim oldugu soylenemez.. Ama sevgili “bilenler” zaten ben hic bilmeyenlere yazdigimi soylemistim taaaa basindan beri… Yani siz isterseniz, gazetenizi, cayinizi alin ve soyle ayaklarinizi uzatin bir koltuga…

Ve siz hic bilmeyenler, hadi gelin bakalim…. Misafir agirlayacagiz birlikte..
Baslangic..



*Eger insan yemek pisirmeyi bilmiyorsa, yemege misafir almaz.. Yok illaki agirlamak istiyorum diyorsa, yemekleri disardan getirtir.. Illaki ellerimle pisirecegim diyorsa (ki bu en makbul olanidir) o zaman basit ama siradan olmayan bir menuyle ise baslar..


*Cagiracagi konuklara uymayan seyler pisirmemeye calisir (dini inanclarina saygi gosterir ornegin. Katoliklere cuma gunu et vermez, muslumanlara domuz eti pisirmez, vejeteryanlara et yemesi icin israr etmez..)


*Mutfak malzemelerini gozden gecirir. Guzel ortuler, muhtemelen ortunun takimi kumas peceteler, kucuk mumluklar, ya da minicik vazolar alir, iclerine mis kokulu fulyalar ya da minicik papatyalar koyar..


*Karisik, yapmasi zor, mutfakta uzun sure kontrol etmeyi gerektiren ve misafirlerini yalniz birakmasina neden olabilecek yemekler secmez.. Cunku aslinda arkadaslarimiz evimize doymaya degil, bizimle olmaya gelirler..

*Yemesi zor turden yiyecekleri, enazindan ilk davet icin secmez.. Spaghetti ornegin zor yenir, insanin elbiselerini kirletebilir, kirarak yaparsaniz o da spaghetti olmaz..

Ilk davetimiz icin gelin, hem yapimi cok kolay, hem lezzetli, hem de goruntusu guzel bir portakalli somon yapalim.. Cok lezzetli bir fransiz tarifidir..Ustelik porsiyon halinde oldugundan servisi de kolay olur..Yanina da bol renkli bir salata.. Taze ekmek.. Guzelce sogutulmus beyaz sarap.. Ustune guzel, hazir alinmis bir sorbe ya da dondurma ve kahve..

Yetmez mi diyorsunuz?

Ben yeter diyorum.. Cok istersek belki onden midyeli risotto yapabiliriz ama biz “PRINCIPIANTE (yeni baslayanlar)” grubuyuz unutmayin.. Ayrica bu isin kitabini yazanlar grubundan da olsak, bence bu “resmi” olmayan bir davet icin cok yeterli bir secimdir.. Davet resmi ise, zaten ne menuyu secmek, ne de pisirmek bize duser merak etmeyin..

PORTAKALLI SOMON..


(pisirme suresi en fazla 10 dakika surer. Mutlaka sicak sicak servis yapilir unutmayin)

Celik bir sahanda, iki tatli kasigi tereyagini eritin. Tereyagi kizinca somonlari koyun ve unutmayin sadece bir kez cevireceksiniz.. Somonun kokusu cikmaya baslayinca genis bir spatula ile hafifce kaldirip, kizarip kizarmadigina bakin.. Kizardigindan emin olunca cevirin(kizartin diyorsam, hafifce kahverengilesecek). Cevirir cevirmez, taze cekilmis karabiber (mutlaka bir degirmen edinin, principiantesiniz ama “esperto”(uzman) olacaksiniz birgun ) ve tuzunu ekleyin..

Alt tarafi da kizarmaya baslayinca, taze olarak hazirlanmis portakal suyunu ilave edin.. Portakal dilimlerini de ayni sahanin kenarlarinda hafifce ama hafifce yumusatin.. Tabaklara sicak sicak servis yapin. Sahanda kalan sosu baliklarin uzerinde gezdirmeyi unutmayin.. portakal dilimleri ile beraber servis yapin.. Aslinda bu baligi uzerinde cevizli bir harcla, firinda da pisiriyorum ama simdilik bu basit tarifle yetinelim ve cevizlerimizi salataya ekleyelim..

SALATA


Salatanin da tarifi mi olur demeyin.. Tabii ki olur.. Salata yaparken icinde enaz 3 renk olmasina ozen gosterin (bu sadece saglikla ilgili birsey ve gunumuzun konusu degil..) Yani salatanizda, kirmizi, koyu yesil, sari, beyaz, bordo, turuncu renklerden birbirine yakin olmayan renkler olmali.. Salatanin icine koyacaginiz sos, yemeginizin tadini ortmemeli..
Benim salatamda, klasik marul, radicchio vs yaninda, eksi yesil elma, bir avuc pembe nar (mutlaka pembe olacak ona gore!) **, cok az permesan peyniri ve biraz da ceviz var..
Sos olarak zeytinyagi, balsamik sirke, iki tatli kasigi cekirdek hardal ve taze cekilmis karabiber kullandim..

Gerisi sizin guler yuzunuze, tatli sohbetinize kalmis..
Afiyet olsun..


** Saka yapiyorum, pembe nar konusunda.. Begene begene aldigim narlar pespembe ciktilar..


11 Subat 2009’Roma




9 Şubat 2009 Pazartesi

AFET-I DEVRAN NERIMAN..

Bir yerinden takilip kaliyorum bu siradan oykuye.. Siradanligin icindeki gerceklik bagliyor beni.. Hayatin icinde var olma cabasi veren, durust, efendi, biraz da huysuz Ali Haydar’la, gururlu, dogru bildiginden sasmayan, iki cocuguyla hayatin dislilerinde ezilmemeye calisan Hanim’in oykusu Ikinci Bahar’da anlatilan.. Kasap Melahat, Secaattin, Vakkas, Timothy, Gulsum, Ulas hepsi sanki gercekten Samatya’dalar, yasiyorlar, umutlari, ofkeleri, yanlislari-dogrulari ile varlar.. Oradalar…

Iclerinden biri icimi butun oykulerden cok sizlatiyor.. Afet-i devran Neriman.. 3 koca eskitmis, Ali Haydar’a delice asik, askini belli etmekten sakinmayan, sonuna kadar, iyilikle, iyiligin yetmedigi yerde kotulukle mucadele eden, acimasiz ve acimasizca asik bir kadin Neriman..

Ugur Yucel, Orhan Oguz ve Turkan Derya’nin yonettigi, senaryosunu Sulhi Dolek’in yazdigi bu dizinin son gunu neredeyse televizyonun icine girip oturacagim.. Kanepe ile televizyon arasindaki mesafe bile uzak geliyor gozume.. Antonio’nun annesi bizde.. Biraz da hayret ederek bakiyor benim bu diziye olan ilgime..

Artik neredeyse sona yaklasilmis, huzun diz boyu.. Neriman geliyor veda etmeye.. Kaybetmis ama dimdik omuzlari.. “Sevgi, onun ugruna mucadele etmektir” diyor Ali Haydar’a.. “Sevgi, kaybetmekten korkmadan, sevgini gostermektir.. Sevgi, sevilmedigini anladigin zaman, cekip gitmeyi de bilmektir”.. diyor.. Sadece 3 cumlede askini ve acisini anlatip, cekip gidiyor..

Agliyorum ben.. O kadar gercek ki Neriman’in acisi, o kadar icimde duyuyorum ki o caresiz aski, gitmekten baska yol kalmayisini, onun orada gururdan dokmedigi goz yasini, ben evimde televizyonun onunde sandalyeye tunemis bir sekilde dokuyorum.. Antonio ile annesi hayretler icinde bakiyorlar bana.. O yildan sonra hemen hemen hicbir diziye boyle baglanmiyor, hic kimsenin cumlelerini aklimda tutamiyorum zaten..

Cumartesi sabahi birdenbire aklima geliyor Neriman.. Geceki firtina yuzunden uyuyamayip, Can Dundar’in “Yuz Yilin Asklari” kitabini okuyarak sabahi edip, butun buyuk asklarda, buyuk mutsuzluklar var diye dusunurken, kanepenin ustunde uyuyakalip, iste olmam gereken saatte ayaga firliyorum.. Ustelik nobetciyim..

Hasteneye telefon ediyorum, poliklinikteki arkadasima 1 saat gecikecegimi soyleyip, yerime bakmasini rica ediyorum.. Yagmur deli gibi yagiyor.. Aslinda yolum yarim saatlik ama ben her gec kalista oldugu gibi, zamani biraz genisleterek soyluyorum her ihtimale karsi.. Yollar bombos.. Kahvesinin iyi oldugunu bildigim bir benzincide duruyorum.. Barin arkasindaki aynadan yorgun yorgun bakiyor bana gozlerim.. Kahve mis gibi kokuyor.. Radyoda Tiziano Ferro, o bana cok yalanci gelen sesiyle “scusa se ti amo” (seni sevdigim icin ozur dilerim) diyor.. Iste tam o anda geliyor aklima Neriman..

Ozur dilemek oyle mi? Birini, o sizi sevmeden sevdiginiz icin; oyle mi? Karsiligini almadan sevginizi gosterecek cesaretiniz oldugu icin; oyle mi.. ? Aski bir degis tokus, bir hesap kitap, bir plan olarak gormediginiz icin; oyle mi? Sakinmadan, saklanmadan, yureginizden tastigi kadar vermeye hazir oldugunuz icin; oyle mi?

Bryan Adams’in da oyle bir sarkisi yok muydu sahiden de? “please forgive me, I can’t stop loving you”.. diyen..

Allah Allah.. Neyin ozuru bu..?
Sevilmediginizi hissettiginiz yerde, ceker gidersiniz “sevmek, gitmeyi de bilmektir” diyerek..

Hoscakal dersiniz..
Ben seni seviyorum dersiniz..
Bir mektup birakirsiniz..
Bir siir yazarsiniz..
Isterseniz aglarsiniz..
Belki gulumsersiniz..

Rahat gorunmeye, caninizin ne cok yandigini gostermemeye calisirsiniz.. Basinizi dik tutarsiniz, kalbinizin kiriklari avuclarinizda..
Ya da siz ne demek istiyorsaniz onu dersiniz..

Ama gercekten seviyorsaniz eger, kirmadan, dokmeden, incitmeden, yaralamadan gidersiniz..

Yoksa siz ozur diler misiniz?
Bir insani sadece sevdiginiz icin, ondan ozur diler misiniz?
Sana asik oldugum icin affet beni der misiniz?
....

9 Subat 2009'Roma


P.S. Hem ikinci Bahar sarkisini hem de artik elim mahkum, uzerine yazi yazdigima gore Bryan Adams'in Plaease forgive me sarkisini dinletmek istiyorum size.. secim sizin..

7 Şubat 2009 Cumartesi

FATIH MIKA KONUGUMUZ..

Bugun konugum Fatih Mika..



Fatih bizim arkadasimiz.. Arkadaslarini arayip soran, hatir gonul bilen bir insan.. En cok da Federico'nun arkadasi.. Ona satin alinamayacak armaganlar veren, gravurler, ebrular yaptiran, onunla beraber kaleiodoskop yapip, Federico'nun gunlerce okulunda hava atmasini saglayan bir arkadas.. Bizim icin kucuk nar fidanlari, biber fideleri yetistiren, bana Piazza Vittorio'dan ayva alip getiren bir arkadas.. Yani entellektuel tarafi, insan yanini ortmemis bir insan.. Bir sanatci..

Onun sanatci kimliginden ben soz edecek degilim.. Aslinda Roma'da actigi sergilere gidip bazilarini ortak blogumuz Tofu'da bana hissettirdikleri ile anlatmistim.. Hatta bazilarinin yapilislarina bir kosesinden taniklik ettigim gravur kuslari icin, (onun kuslarla ilgili yazilarindan yola cikarak), siir yazmisligim bile vardir..

Zaman zaman ugrarim atolyesine Fatih'in.. Cay demler, konusuruz.. Onun ogretim uyesi oldugu, Roma Guzel Sanatlar Akademisindeki hayatindan, benim hic bitmeyen islerimden bahsederiz.. Hayati elege koyup eleriz bazen..

Geldigin icin tesekkur ederim Fatih.. cok mutlu oldum.. Yine beklerim..

Mehtap 7 Subat 2009'Roma
-------------------------------------------------







HER TUTTUGU ALTIN OLMUS..

Herhalde yolları o köye düşmüştü. Yüksek duvarların arkasından, avludaki akşam sefalarını, şefaf kırmızı laz üzümlerini, nehirin yamacına söğüt ağaçlarının dalları örülerek yapılan teraslardaki dometesleri ,biberleri göremeseler de; fırında pişen böreğin, yaprakları titreşen fesleğenlerin kokularını duyamasalar da; dağlardan eriyip gelen karların soğuk sularının gürül gürül akışına eşlik eden bir tınk tınk sesini işitiyorlardı.

Yemenili bir kadın yüksek demir kapıyı açınca, alabros traşlı yaramaz çocuk babasının elinden kurtulup hemen avluya daldı. Arkasından avluya giren anne ve baba da yaramaz çocuk gibi oracıkta donup kaldılar.

Halı tezgahının önüne oturmuş bir kız çocuğu, tezgaha gerilmiş iplere kırmızı, beyaz, yeşil ve siyah ipliklerle düğümler atıyor, sanki gökteki iplere resimler bağlıyordu. Yaramaz çocuk büyülenmiş, bu oyunun tamamlanmasını bekliyordu. Bu düğüm üzerine düğüm eklenerek oynanan oyun öyle kolay bitmiyordu. Çocuk, bu bitmemiş halıyı satın almak istedi. Halıyı dokuyan kızın yanakları utancından Balthus’un resimlerindeki yaşıtlarınınki gibi kızardı. Bitmemiş bir halı hiç satılır mıydı? Halbuki yaramaz çocuk halıyı değil, o bitmemiş halının üzerindeki tek tek motifleri, ihtiyar kadın sidiğiyle, ağaç kökleriyle, böceklerle, topraklarla boyanmış rengarenk yünleri, bütün bu oyunu birleştiren tınk tınk seslerini almak istiyordu.

Çeyizinin parasını biriktirmek için bu halıyı ören kızı, şalvarlı,yün yelekli ninesi satması için ikna etti. Ve halıyı koltuğunun altına yuvarlayıp koyan çocuk, daha düğümler atılmamış ipleri peşinden sürükleyip giderken. Yaşlı kadın ”Sağol, benim torunumu mutlu ettin, dilerim her tuttuğun altın olsun.” dedi.

Bu yaramaz çocuk, 1881 yılında İspanya’nın Malaga şehrinde doğan Picasso idi. Gerçekten de yaşamı boyu neye dokundu ise altın yaptı. Hatta altından da fazlasını.


Geçen Pazar günü Roma’da Vittoriano’da gittiğimiz Picasso’nun sergisinde, Picasso’nun bazı resimlerini ve gravürlerini sanat olsun diye değil de, altın olsun diye yaptığını görünce böyle bir hikaye uydurdum işte.



Fatih Mika 6 Şubat 2009 Roma

6 Şubat 2009 Cuma

YARIM KALANLAR...

Ellerimi cay fincaninin sicakliginda isitmaya calisiyorum.. Yagmur yagiyor.. Hava cok soguk.. Izin gunum.. "Yarim kalanlarin" yuregimdeki agirliklarini hafifletmeye karar veriyorum..

Murano camindan yapilmis sekerligin paketini acip, cikolatayla kaplanmis kahve cekirdeklerini icine bosaltiyorum.. “Mina in Black” CD’sini kitapligin cekmecesine koyuyorum.. Mina’nin sarkilarinin caz yorumu ve olaganustu bir CD.. Daha bir suru ufak tefek sey var valizin icinde.. Balzamik sirke kremasi, tezimin imzalanmis bir kopyasi, kahve bile var.. Gidilecek yerde yapilmasi unutulmayacaklarin, alinacak kitaplarin ve Federico’nun siparislerinin bir listesi de..
. ..
Cikilmayacak bir yolculugun valizini bozuyorum daha yapmayi tamamlamadan.. Cok ozendigim, cok heyecanlandigim, cok istedigim bir yolculuk ve ikinci kez ortada kaliyor valizim.. Atkilarin, eldivenlerin, sapkalarin altindan cikan koskoca semsiye biraz yuregimi sizlatiyor.. “Bir yastikta kocayin” demenin bir bicimi bu benim dilimde.. Ayni semsiyenin altinda yuruyun, birbirinize sarilin ve lutfen adimlarinizi uyumlu atin demenin bir yolu bu bence..Ben daha semsiyeyi hediye edemeden, “gozleri deniz yesili” bir adamla, “canimin ici” dedigi kadin ayriliveriyorlar sessizce.. Ikisini de taniyorum.. Ben sormuyorum “ne oluyor ?” diye onlar da zaten anlatmiyorlar..

Gunes kizmis ona yalanci dedigime yuzunu gostermiyor gunlerdir.. Sadece yuzunu gostermese neyse.. Ruzgar, yagmur, soguk hepsi burdalar onu teselli etmek icin.. Hele ruzgar.. Nasil bilir onun tislayan sesinden hic hoslanmadigimi.. Panjurlari birbirine vuruyor, kapilarin arasindan suzuluyor, tul perdeleri hareket ettirip “burdayim bak, en girilmez sandigin yerde.. evinin taa icindeyim diyor..” Federico ile Tigerman kendi odalarinda uyumuyorlar yine.. Tigerman hala firtinadan korkuyor..

Haksiz degilim aslinda.. Gunesin yalanciligi yuzunden mimozalar tomurcuklara burunuyorlar birden bire.. Badem agaclari dunden hazirlar zaten acilip sacilmaya.. Aslinda uzulmuyorum mimozlara.. 8 mart yuzunden dallarini kiracak hoyrat eller yerine varsin soguk vursun ciceklerini..

Valizi yerine kaldiriyorum.. Bazen hicbir plan program ise yaramiyor iste.. Sinavdan sonraki pazartesi “via Condotti’ye gidecegim, oradaki magazalarin altini ustune getirecegim, aklimda hicbir soru olmadan keyifli bir gun gecirecegim” diyorum, sinavdan sonraki pazartesi Via Condotti’de, universiteden bir hocamin muayenehanesinde bekleme odasinda otururken buluyorum kendimi.. Ustelik aklimdaki sorular, bana sinavda sorulabileceklerden cok ama cok daha zor..



Yarim kaliyor birseyler iste.. “Mutfaktaki Yakisikli” icin buldugum istatistiklerin notlarini kaybettigim icin yazinin ikincisini yazamiyorum.. Gulcin icin taa Siena’dan getirttigim kurabiyeleri yollayamiyorum bir turlu.. Kitaplarimi, kagitlarimi, notlarimi secme isim basliyor ama bitemiyor daha da dagiliyor ortalik..

Yarim kaliyor birseyler iste.. Olsun diyorum icimden.. Yasiyorsam herseyi tamamlarim ben.. Ne varsa etrafimda benimle butun olur ancak.. Yasadigim andan baska bir “an” yok..


Yalanci da olsa gunesi gordugume memnunum.. Ruzgara cok estigi icin kizmam da, panjurlari degisitiririz belki.. Mutfaktaki yakisikli dunya istatistikleri olmadan da bitirilebilir.. Kitaplar, kagitlar bu pazar gunu, cumartesi nobeti sonrasi pijama-pizza-kagit atma partisine donusebilir.. Alisverisin zamani olmaz benim gibi bir kadin icin.. Hele ki Roma’da.. Nasilsa her sokaktan her koseden bir ayakkabi magazasi firlar onume..

Hem kimbilir, ozene bezene alinmis ekoseli semsiyeyi armagan edecek “sevgili”’ler, belki yagmur altinda islandiklarinin farkinda olmadan yuruyorlardir yine elele ya da yasadiklari kente yagmur yagmiyordur.. Kimbilir …

6 Subat 2009’Roma



PS: bu yaziya Mina eslik ediyor. Sozleri o kadar guzel ki, tercume etmeye cesaret edemedim.. "Gogsunde uyudugum surece, seni sevmekten vaz gecemem .. Biraz daha kal.. Cunku hala seni seviyorum" diyor.. Aslinda "Mina in Black" albumunden bir sarki secmek isterdim ama, Turkiye’deki arkadaslarim dinleyemiyorlar o zaman..

PS: bitmeyen islerden bahsedip, Behcet Necatigil'in "Sevgilerde" siirini anmamak olmaz.. Yan sutunda.. Gulcin cok guzel okur bu siiri.. Onun siiridir.. Annem de "Istanbul'u dinliyorum" siirini okur Orhan Veli'nin.. Babam Yunus Emre'den "Tastin yine deli gonul" 'u cok sever..


Benim siirim mi ?....