Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

13 Haziran 2011 Pazartesi

KIRMIZI GULUN ALI VAR...



Ister pazartesi sendromu deyin, isterseniz sadece tesaduf, ya da "olur boyle gunler" deyin, evin annesi bugun efkarli uyandi...

Oysa papagin Riks'in butun keyfi yerindeydi, anlatacak cok seyi vardi, Turkiye'deki secimleri, Italya'daki onemli referandumu sorup durdu, biraz yalnizliktan sikayet etti...


Federico uyandi, yaz okuluna gitmek istemedigini bildirdi. Karari simdilik kaydiyla reddedildi.


Anne cantasini, cilek kasesini, dosyalarini ve oglunun kocaman bir opucugunu alip yanina cikti evden... Aynanin uzerinde unuttugu notta, blogdaki diyet pazar gunu bitecek yaziyordu, gormedi bile...

Hafta sebepsiz bir efkarla basladi, gun icinde efkar kendiliginden dagildi, akillar basa geldi... Gun guzel gecti, eve donuldu, postalar okundu, liste hazirlandi.

. Once turkuyu dinleyin, sonra bakin listeye bence.... Ruhunuz beslensin benimkiyle birlikte...


PAZARTESI:

1 kucuk meyve + 1 kupa sut + 30 gram corn flakes + istenirse sekersiz kahve

Ara: 2 kepekli biskuvi

Oglen: 130 (yaklasik) 130 g tavuk veya hindi gogsu + haslanmis ispanak veya yesil fasulye veya broccoli + 1 cay kasigi keten tohumu, bulamazsaniz susam + salata

Ara.: Kucuk 1 kase az yagli yogurt + 1 havuc

Aksam yemegi: sebze corbasi (patates, havuc, fasulye baklagil koymadan) + 130 gram balik veya tavuk veya dana + domates salatasi

Yatmadan once: sekersiz bogurtlen veya kus burnu cayi veya kirmizi elma cayi

SALI
1 kase cilek veya kiraz + 1 kupa sut + 30 gram corn flakes (veya 30 gr ekmek) + istenirse sekersiz kahve

Ara: 1 meyve + 2 ceviz

Oglen: 130 gram biftek + haslanmis brokkoli (dondurulmus ta olabilir) + 1 cay kasigi keten tohumu bulamazsaniz susam

Ara.: 1 kase az yagli yogurt + 1 havuc + 10 findik

Aksam yemegi: mercimek corbasi (patates, havuc, fasulye baklagil koymadan) + 100 gram yagsiz peynir + yesil salata + 2 ceviz + 1 kiwi

Yatmadan once: veya bogurtlen veya kus burnu cayi

CARSAMBA
1 meyve + 1 kupa sut + 30 gram corn flakes veya 1 dilim ekmek + istenirse sekersiz kahve

Ara: 1 meyve

Oglen: 130 gram ton baligi + rendelenmis havuc ve marul+ 1 cay kasigi keten tohumu bulamazsaniz susam +

Ara.: 1 kase az yagli yogurt + 1 havuc + 2 biskuvi

Aksam yemegi: sebze corbasi (patates, havuc, fasulye baklagil koymadan) + 1 haslanmis yumurta + karisik salata + 2 ceviz

Yatmadan once: bogurtlen veya kus burnu cayi

PERSEMBE:
1 kase cilek veya kiraz veya 4 kayisi veya 3 yeni dunya + 1 kupa sut + 30 gram corn flakes + istenirse sekersiz kahve

Ara: 1 meyve + 1 kase az yagli yogurt

Oglen: 130 gram tavuk veya hindi gogsu + izgara veya kozlenmis biber + 1 cay kasigi keten tohumu bulamazsaniz susam

Ara.: 12 badem + 1 elma

Aksam yemegi: domates corbasi (patates, havuc, fasulye baklagil koymadan) + 130 gram balik veya tavuk veya dana + roka salatasi + 2 ceviz

Yatmadan once: bogurtlen veya kus burnu cayi

CUMA:
1 meyve + 1 tost

Ara: 1 meyve + yogurt

Oglen: 130 gram tavuk veya hindi gogsu + haslanmis brokkoli+ 1 cay kasigi keten tohumu bulamazsaniz susam

Ara.: 1 dilim kek + cay

Aksam yemegi: domates corbasi (patates, havuc, fasulye baklagil koymadan) + 150 gram biftek

+ roka salatasi + 2 ceviz

Yatmadan once: bogurtlen veya kus burnu cayi

CUMARTESI:
1 meyve +1 kupa sut + 30 gram corn flakes + istenirse sekersiz kahve Ara: 1 kase az yagli yogurt + 2 ceviz

Oglen: 130 gram tavuk veya hindi gogsu + kozlenmis mantar+ 1 cay kasigi keten tohumu bulamazsan susam


Ara.: meyve salatasi + 2 ceviz

Aksam yemegi: sebze corbasi (patates, havuc, fasulye baklagil koymadan) + 100 gram yagsiz peynir + roka salatasi

Yatmadan once: bogurtlen veya kus burnu cayi

PAZAR:
1 kase meyve salatasi + 1 kupa sut + 30 gram corn flakes + istenirse sekersiz kahve

Ara: 1 meyve + 2 ceviz

Oglen: 130 gram izgara balik + izgara veya kozlenmis biber veya haslanmis ispanak + 1 cay kasigi keten tohumu bulamazsaniz susam

Ara.: 1kase az yagli yogurt + 1 havuc

Aksam yemegi: domates corbasi (patates, havuc, fasulye baklagil koymadan) + 1 haslanmis yumurta + haslanmis rendelenmis havuc+ iki kasik sarimsakli yogurt

Yatmadan once: bogurtlen veya kus burnu cayi

Bu program 10 gunluk. Dikkatinizi cekmistir mutlaka, kalori hesabi yapmiyor gibiyiz (!) ve kirmizi renk agirlikli yiyoruz. Ne ise mi yariyor? Yetisebilirseniz metabolizmanizin arkasindan, tutarsiniz o zaman diyorum cevap olarak...

10 gunun sonunda 3 gun yesil corba yiyeceksiniz kendi istediginiz bir ogunde.

Ben ugrasamam demeyin, bu isi bilen doktorlarin sevdigi bir beslenme ornegidir. Cok ozeldir...

Su icmeyi unutmayin, hic birseyi bahane etmeyin, Yasemin’i hatirlayin ve yuruyus yapmayi ihmal etmeyin....

Sorulariniza cevap yazamiyorum ama bunun boyle olacagi taa basindan beri belliydi, birbirinize destek olmaya calisin lutfen...

Hepinize Sevgiler...

P.S: Bu guzelim Rumeli turkusu araciligi ile bu muhtesem sanatcinin, Muzeyyen Senar'in onunde egiliyorum saygiyla....

13 Haziran 2011’Roma

9 Haziran 2011 Perşembe

IHLAMURLAR CICEK ACTIGI ZAMAN...

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman





.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahaeddin KARAKOÇ
(Uzaklara Türkü)

Bahattin Karakoç


Birgun Roma’yi yazacak olsam, ya da Roma’da yasanmis herhangi bir seyi, “Roma yaz basinda ihlamur kokardi” diye bir cumlenin, herhangi bir yerde gececegini biliyorum yazmistim son yazimda...

Bu guzelim siirle beni tanistiran sevgili Adsiz'a ve cok uzakta bile olsaniz, gercek ve samimi varliginizla, sevdiklerinizden haber beklenilen uzun geceleri kisaltan sizlere sevgilerimi yollamak geldi icimden...

9 Haziran 2011'Roma

7 Haziran 2011 Salı

AH BENIM UYKULARIM...

Uyaniyorum… Birden bire... Kendimi dinliyorum biraz... Niye uyandim ki simdi durup dururken diyorum...



Cuma gunu 1 saatlik bir konferansim var Universitede... Trombositlerin farkli dokulari yenileyebilmelerine ait bir konusma... Cok da hazir sayilmam henuz, acaba o mu uyandirdi beni..?,

yoksa bu gece fazladan icilmis iki kadeh sarap mi?

susadim mi yoksa?



ya da bugun alinmis, herbiri 12 cm'lik topuklariyla, sirk cambazlarinin tahta bacaklarina benzeyen o iki ayakkabinin dusuncesi mi beni durtukledi rahat yatagimda.?



Ellerimi saclarima goturuyorum... Ellerim hala alismamis yokluklarina... Daha dogrusu varlar da kisalar artik, bir de degisik, yumusak bir kahve - kizil oldular 3 gundur...



Niye uyandim ben simdi?



Oyle sirta saplanilmis bir bicakla uyanilan uykulardan degil bu... Kalksam, aynaya baksam kendimi gulumserken bulacagimi biliyorum... Cunku aslinda icten icten, biliyorum aklimin tam ortasinda, hic saklanmadan oylece duran dusunceyi...

Kalkiyorum ama aynaya bakmiyorum... Federico’nun odasina ugrayip, panjurlari indiriyorum, boynuna bir opucuk kondurup, mutfaga gidiyorum, biraz sut isitiyorum, papagan Rex’in ustunu ortuyorum, sut isinirken cop torbasini kapatiyorum, aksam yemegi disarda yendigi icin mutfak tertemiz diye seviniyorum, kahve makinesini sabah icin hazirlayip, Federico’nun kahvalti tepsisine fincanini, pecetesini koyup, sonra balkona cikip oturuyorum.

Gece kuslarinin seslerini dinleyip, turuncu sokak lambalarina, Castelli bolgesinin isiklarina, evimizin karsisindaki buyuk hastanenin soguk siluetine bakiyorum sutlu kahvemi icerken... Aynaya baksam, kendimi gulumserken bulacagimi biliyorum... Bakmiyorum...

Birgun Roma’yi yazacak olsam, ya da Roma’da yasanmis herhangi bir seyi, “Roma yaz basinda ihlamur kokardi” diye bir cumlenin, herhangi bir yerde gececegini biliyorum.

Subat sonu mimozalar geliyorlar once, sehri sariya boyuyorlar, sonra erguvanlar kisa sayilabilecek omurleriyle eflatunun, morun ihtisamini getiriyorlar... Nisanda gullerle donaniyor bahceler... Circo Massimo’da dunyanin dort bir tarafindan getirilmis gul parkina sabah saatlerinde gidip, sabah serinliginde kokluyorum gulleri... Kisa suruyor omurleri...

Hemen arkasindan ihlamur agaclari cicek aciyorlar, manolyalar sirada beklerken... Ben pazardan badalan yerine, beyaz barbun alip eve donen bir kadin olarak, babam bana soyleyene kadar, evimizin onundeki caddedeki sira sira agaclarin ihlamur oldugunu anlamiyorum, ama bu kokuyu haziranla ve Roma ile eslestiriyorum...


Gece kuslari ve ben uyanigiz iste... Benim aklimda “o” var... Gece gece, geliyor, tatli tatli dudaklarima dokunuyor ruyamda ve beni uyandiriyor... Turkiye var tadinda, cok guzel gunler var...



Babama, bu yasimda cocuk gibi yakalanip, yine de utanmamak var tadinda...

Ertesi gun telefonda konusuyorum babamla... Biliyor musun diyorum, biri beni cok sevince bana “sekerparem” desin bundan sonra... Guluyor... Babacim, inanki gece uykumdan uyandim, sekerpareyi dusunuyordum, yemin ederim diyorum...

Bak diyorum, soyle bir siralama yapayim, encok sekerpare guzeldi... O ne muthis bir tatti oyle, ici ceviz ve tarcin dolu, uzerinde kararinda hindistan cevizi... Annem servis tabagina ters olarak diziyordu, iyice cekiyordu balini... Babam beni mutfakta, parmaklarimi yalarken gormustu... (yakalamisti mi desem acaba?) Yoksa en guzeli manti miydi? Hani bol yogurtlu, sarmisakli, sumakli, naneli, pul biberli... Yaprak dolmasi miydi acaba?


"Aciktin mi yoksaMehtap’cim diyor babam... " Yok diyorum, aclik degil bunun adi... Bunun bir adi yok, mahvettiniz beni annemle sen, ama guzel bir mahvolus bu, dondugumden beri aklimda, yok sekerpare, yok ev baklavasi yok manti, yok su boregi, yok asure... Ahhhh ahhh hele o asure... O asure... Ne yoktu ki icinde...Bugdayi, fasulyesi, nohutu, cevizi, beyazlatilmis bademi, kuru kayisisi, susami, incir parcalari, nari...


Erzincan tarhanasi hele... Olsa simdi bir tencere yerim, biraz daha var mi derim... Bir de Van peynirli kahvalti... O ne muhtesem otlu peynirdi oyle... Teyzem benim icin yollamis... Dusundukce cogaliyor listem... Yaz yaz bitmez...


Ah benim uykularim... Ah... Daha ne kadar surer acaba bu uykusuzluk?

7 Haziran 2011’Roma

6 Haziran 2011 Pazartesi

SADECE 1 HAFTA...

AÇ KARNINA
1 BARDAK SU

SABAH KAHVALTISI AYNI KALIYOR


1 DILIM EKMEK (CESIDI DEGISTIRILEREK)
+
5-6 ADET YESIL ZEYTİN
+
1 INCE DILIM AZ YAGLI PEYNIR
+
1 TATLI KAŞIĞI BAL VEYA PEKMEZ VEYA RECEL
+
DOMATES, SALATALIK, BİBER, MAYDANOZ, ROKA VS.

VEYA
TOST EKMEGI ILE YAPILMIS PEYNIRLI TOST

VEYA

1 YUMURTA
+
4-5 ZEYTIN

VEYA
1 YUMURTA + 1 DILIM PEYNIRLE YAPILMIS OMLET

PAZAR KAHVALTISINDA OZGUR DEGILSINIZ BU HAFTA.
--------------------------------------------------------------------
ARA OGUN


1 MEYVE
+
2 CEVIZ


VEYA



IKI KASIK YOGURT (MEYVELI YOGURT DEGIL, MEYVE VE YOGURT)



-------------------------------------------------------------------------------

ÖĞLE YEMEGI


1 PORSİYON SEBZE YEMEĞİ
+
4 KASIK PILAV VEYA BULGUR PILAVI VEYA MAKARNA
+
BOL SALATA

VEYA



DOMATES, SALATALIK, ROKA, MAYDANOZ + MANTAR + IKI KASIK MISIR + BIR INCE DILIM PEYNIR VEYA 1 KUTU TON BALIGI + MARUL ILE YAPILMIS BOL SALATA



VEYA

MENEMEN + 4 KASIK BULGUR PILAVI



VEYA



IKI ADET ZEYTINYAGLI BIBER DOLMASI + CACIK


NOT: Pazar gunu ozlediginiz herhangi bir tatli veya dondurma hakkiniz var.


Bu haftayi karbonhidrati mumkun oldugunca azaltarak gecirecegiz. Hergun pilav yemek miktar olarak az bile olsa dogru degil. Pilavi gun asiri yiyin, diger gunlerde sebze miktarini artirin sadece.
-------------------------------------------------------------------------------
ARA OGUN



1 FINCAN SUTLU KAHVE
+
2 BISKUVI


VEYA

1 FINCAN CAY + EVDE YAPILMIS BIR KUCUK KURABIYE

------------------------------------------------------------------------------------


AKŞAM YEMEGI:

SEBZE CORBASI
+
HERHANGI BIR SEBZE YEMEGI


VEYA

IZGARA SEBZE
+
YOGURT



VE

BOL SALATA

Bu hafta et yemiyoruz. Yani balik, tavuk, kofte, pastirma, sucuk, biftek filan yok. Sadece 8 gunluk bir cesit dinlenme.



Aclik hissederseniz, iki kepekli biskuvi ve 1 fincan sutlu kahve icmeyi deneyin.




Haftaya Pazar programimiz degisecek, burada olun lutfen. Su icmeyi, yuruyus yapmayi, amaciniza konsantre olmayi ihmal etmeyin...

Roma'dan sevgilerimle...



6 Haziran 2011'Roma


1 Haziran 2011 Çarşamba

SEDA... DUNDEN SONRA, YARINDAN ONCE...

DÜNDEN SONRA YARINDAN ÖNCE

Burada olan herkese merhaba,

Sanırım 2008 yılıydı.Yoğun çalışma temposunun içinde kendimi dinlendirdiğim mutfağımda, özellikle yeni lezzetler keşfetmek , denemek, tatmak ve tattırmaktan hep zevk almıştım,böyle olunca da bu alanda kulvarının önde gelenlerinden mutfaktaki yakışıklı Cenk Sönmezsoy ‘un bloğunu keşfettim öncelikle. Derken Cafe Fernandonun sağ tarafında takip ettiği bloglar listesine gözüm takıldı, tanışmamda bu şekilde oldu Mevsimlerden Roma ile, tanışıklığım sonrasında da vazgeçilmez bir alışkanlığa dönüştü.

Su gibi akıcı, tadına doyulmayan Federico’dan , yaşamdan, modadan, aşktan, sağlıktan, gündemden bahseden (ki ben bu yazıları da çok seviyor ve özlüyorum.) yazıları büyük bir keyifle okuyordum, birde cezbedici müzikler vardı tabi .

Derken bir süre sonra bu sayfalarda ilk olarak Funda ve Bahar ile başladı öyküler, iyiki de başladı. Sonra devamı geldi artarak. Hepimizin şevkini artaran, iradesini güçlendiren, bizi hedefe ulaştıran bu öykülere kendi öykümünde ekleneceğini o zamanlar hiç düşünmemişim.

Benim uyguladıklarım burada yazılanlardan farklı sihirli bir formül değil aslında ve eminim ki hepiniz ne yapmanız gerektiğini ve de ne yapmamanız gerektiğini çok iyi biliyorsunuz. İhtiyacınız olan tüm bilgiler bu sayfalarda. Ben size bu sürece nasıl başladığımdan , ne şekilde ilerlediğimden, bendeki etkilerinden bahsedeceğim.

Önce kendimi kısaca tanıtayım.
İsmim Seda Arar, Yüksek Endüstri Mühendisiyim. Evliyim , 13 yaşında bir oğlum var.
Boyum: 1.60 cm
Yaşım: 39
01.11.2011 : 69,4 kg

Üniversite bittiğinden itibaren doğum izni hariç genel olarak hep çalışma hayatının içinde olan son işyerimden ise geçen yıl radikal bir karar alıp ayrılmış biriyim. İlk olarak uzun zamandır çalışıyor olmanın verdiği yoğunluk ve yorgunlukla güzel bir keyif dönemi geçirdim. Evime doydum, koşturmadan alışveriş yapmanın bir yerlere yetişme derdinde olmadan sevdiklerime ve de kendime vakit ayırmanın tadını çıkardım. Sonrasında soluklandım, durdum düşündüm ve yaşamımın bundan sonraki kısmında ne istiyorum, nelerden memnunum, nelerden memnuniyetsizlik duyuyorum, değiştirmek istediklerim, hedeflerim , önceliklerim nedir, …şeklinde uzayıp giden bir liste hazırladım.

Bu maddelerden bir tanesi de kilo vermekti ve ben inanıyorum ki bir insan bir şeyi gerçekten ama gerçekten isterse, dilinde değil beyninde karar verirse başaramayacağı hiçbir şey yoktur.

İstemekten kastım imkansızı istemek değil elbette, yapılabilirliğin sınırlarını hepimiz biliyoruz. Bu satırları okuyorsanız zaten hepiniz Sevgili Mehtap’ın,” Eğer bir kişi bile başarmışsa hepiniz başarabilirsiniz.”sözlerini okumuşsunuzdur.

Bu sözü en çok doğrulayan da bana göre Yasemin’in hikayesidir.

Kendime gerçekçi bir zaman ve gerçekçi bir hedef koydum.

Artık ne istediğimi biliyordum sırada, kararımı uygulamak için bahaneler bulmayı bir kenara bırakmak , ertelemeden doğru zaman hemen, bugün , şimdi deyip başlamak gerekiyordu.O gün takvim 1 Kasım 2010’u gösteriyordu ve ben başladım. İnanın erteledikçe kısır bir döngüye giriliyor , içinden çıkamıyorsunuz. Sonuç ise sonu gelmeyen diyetler, hayat boyu diyet modunda hep kendinizi kısıtlayan, zaman kayıplarına sebep olan stresli bir yaşam.Stres ise diyet boyunca bizi yoran, zayıflatan bir unsur.

Ben bugün dönüp baktığımda bunca yıl kendime bu işkenceyi neden yapmışım diyorum.

Ve şans mı dersiniz hayatın tatlı bir oyunu mu dersiniz karma felsefesi ile zincir misali olaylar birbirini takip eder mi dersiniz 8 Kasım’da Sevgili Mehtap yine yeniden son kez bir grup açıyor, yalnız olmadığımı görüyor güzel bir sinerji içine giriveriyordum. Bunu bir işaret kabul ettim. Zayıflama, sağlıklı yaşam yazılarının çok öncesinden takip ettiğim Mehtap’a güvenim tamdı. İçim rahat gözüm kapalı ne derse yapmaya hazır bir şekilde başladım.Kendime koyduğum hedefler güzel bir şekilde gerçekleşmeye doğru adım adım gidiyordu.

Buradan hepinize de teşekkür etmek isterim, yorumlarınızla varlığınızla bana güç verdiniz.

Bir teşekkür de Sevgili Aslıhan’a , kendisini yol arkadaşım olarak kabul ettim bu süreçte .

Ailemi de es geçemeyeceğim , motive ederek destekleyerek hep yanımdaydılar.

Sevgili Mehtap bütün yoğunluğunun arasında bize emeğini , zamanını, özverisini veriyordu da bunu uygulamak mı sorun olacaktı? Hayır, olmamalıydı. Kendime ve Mehtap’a olan saygımdan bu sefer başarmalıydım.

Listelere harfiyen uydum ama diyeti bu sefer yaşamımın merkezi haline getirmedim. Yani diyetle yatıp diyetle kalkmadım, beynimi bununla meşgul etmedim. Motivasyonumu kaybetmemeye çalıştım, bu sefer son olacağını kendime devamlı hatırlattım.

Anlık yeme krizlerimin genelde boş kaldığım anlarda yoğunlaştığını fark ettim, beynimi krizden uzak tutacak aktiviteler yarattım. Öğünlerimi görsel olarak çekici hale getirmeye çalıştım. Arada sırada ama gerçekten arada sırada bazen şımarıklığımdan bazen sosyal hayat gereği kaçamaklarım oldu, ardından çok üzüldüğümde oldu ama ipin ucu kaçtı boşvereyim demek yerine bir sonraki bir veya iki öğünü karbonhidrattan uzak protein ağırlıklı, sporu normalden fazla yaparak dengeyi korumaya çalıştım.

Kilo verdikçe kendime ödüller verdim , bunu hak ediyordum ama ödül deyince sakın aklınıza yiyecek gelmesin. Kendimi iyi hissetmemi sağlayacak ödüllerden bahsediyorum. Örneğin; bir seferinde saç maşası aldım, ufak bir değişiklik idi ama bana iyi gelmişti. Ayrıca zaten bonus öğünleri Mehtap veriyordu.

Şimdi kaç kilo muyum?

01.11.2010 : 69,4 kg
23.03.2011 : 56,4 kg

Yaklaşık 4,5 ayda 13 kg verdim ben. Bir kaç kilo daha verip 54 kg’da durup bu sayfayı kapatmak istiyorum.

Evet 13 kg verdim ama en önemlisi verilen bu kiloları fazlalık yağların toplandığı yerlerden verdim.
Ben kendimi yenilenmiş bir gökkuşağı olarak görüyorum.

Sadece siyahı değil şimdi bütün renkleri seviyorum.

Uzun zamandır beni görmeyen arkadaşlarımın yaşadıkları şokları seviyorum.

Çevremden gelen iltifatları seviyorum.

Kıyafet alışverişlerimden gülen yüzle dönmeyi seviyorum.

Karar verip , sabretmeyi, vazgeçmemeyi , sonucunun etkilerini seviyorum.

Başlamayanlar, erteleyenler, başlayıp bırakanlar haydi yine yeniden ama son kez var mısınız?

Devam edenler zaten hikayelerini bir süre sonra yazacaklardır, onları da şimdiden tebrik ediyorum.

Deniz yıldızının hikayesini bilir misiniz?

Bir zamanlar yazılarını yazmak için okyanus sahillerine giden bir adam varmış. Her sabah çalışmaya başlamadan önce yaptığı yürüyüşlerin birinde, plaja doğru baktığında dans eder gibi hareketler yapan bir insanın süliletini görmüş. Yaklaştıkça bunun genç bir adam olduğunu yerden aldığı bir şeyi yumuşak hareketlerle okyanusa fırlattığını görmüş. Ona seslenmiş:

-Günaydın ne yapıyorsun?
Genç adam durmuş, başını kaldırıp cevap vermiş.
-Okyanusa denizyıldızı atıyorum.
-Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun?
-Güneş çok yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam ölecekler.
-Ama delikanlı, görmüyor musun, kilometrelerce sahil var ve baştan aşağıya deniz yıldızıyla dolu. Hiçbir şey farketmez.
Genç adam eğilerek yerden bir denizyıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.
-Bunun için farketti.

Yazar düşününce bu gencin yaptığının, evrende gözlemci olmayı ve olup biteni izlemeyi değil, oyuncu olmayı ve bir fark yaratmayı seçmek olduğunu fark etmiş.

Bu hikayeyi ilk duyduğum andan itibaren çok sevmiştim.

Ben genç adı altındaki fark yaratan kişiyi Sevgili Mehtap, fark yaratılan denizyıldızını da kendim kabul ettim.

Sevgili Mehtap için ise ne yazmam gerektiğini gerçekten bilmiyorum, yazdığım tüm sözcükler yetersiz kalır gibi geliyor.

Sadece diyebilirim ki , yolumuzun kesişmesini hayatın güzel bir hediyesi olarak kabul ediyorum ,şu an ulaştığım noktada hissettiğim tüm güzel duyguların katlanarak kendisine dönmesini diliyorum ve bir gün bir şekilde teşekkürümü gösterebilmeyi umuyorum.

Sevdiklerinle beraber herşey gönlünce olsun Mehtap’cığım. Herşey için teşekkür ederim.


diyor Seda... Akilli, guzel ve duyarli bir kadin o... Tanidigima mutlu oldugum insanlardan... Nedenini kisa bir sure sonra, daha iyi anlayacaksiniz... Seda neden ozel bir kadin, neden ozel bir insan, neden ozel bir arkadas beraber okuyacagiz...

hepinize Roma'dan kucak dolusu sevgiler...

1 Haziran 2011'Roma