Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

16 Ocak 2012 Pazartesi

CORBA...

Galiba enson Roma'ya ilk geldigim gun ateslenmistim...

Bagisiklik sistemim mecburedir, gereksiz yere fazladan calisir cunku...

Ama galiba, birdenbire cok buyuk bir hizla U donusu yapip, hayatimin merkezine kendimi koyma kararima adapte olamadi, sessiz sakin basim onume egik calisirken, hayati Federico, hastane, universite, ofis, ev besgenine oturmusken, birden bire Roma'yi ayrintili tanima turlari, yok efendim sarap tadimlari, ust uste alinmis manikur, masaj vs randevularima agzi acik bakarken, uyduruk bir grip virusune boyle nakavt oldu...

Ben sana bir corba yapayim diyor Antonio... Aslinda gozumun onunden tavuk suyuna limonlu sehriye corbasi, tarhana corbasi filan geciyor ama mutfaktan sansima kus konmaz corbasi cikiyor... Ustunde biberiyeli kizarmis ekmekler... Guzel bir corba ama hasta corbasindan cok elegan bir aksam yemegine yakisacak cinsten...

Sana film aldik diye geliyorlar eve, vakit gecirmene yardimci olur... Yatmama aliskin degiller, ben de degilim ya, basimi kaldiracak halim yok... Filmi video'ya koyup gidiyorlar... Aman Tanrim ! 2 saatlik film sadece yer altindaki magaralarda, cikis arayarak ve yasama mucadelesi vererek geciyor... Icime afakanlar basiyor, basima agrilar geliyor... Uzaktan kumandaya uzanacak halim olsa, firlatacagim televizyonun uzerine ama neyse...

NiNi sana arkadaslik eder annecigim diyor Federico... Emanet edildigim, haylazin yaramazin teki... Ayak parmaklarimdaki kirmizi ojeler sinirine dokunuyor, parmaklarimi isiriyor, basimin ustunde oturmak istiyor, rahat vermiyor, mir mir mir surekli bir sey anlatiyor...

Ben en iyisi iyilesip ise gideyim diyorum ama virus bu, dinlemiyor ki...

Bugun nihayet daha iyiyim...

Ben sizi unutmuyorum, siz de kendinizi unutmayin, sakin bekleme safhasindayim diye kontrolunuzu elden kacirmayin... 1 kilo fazla, 1 kilo fazladir... Olmasin daha iyi...

P.S: sevgili Esma, postanizi kontrol edin lutfen...


"Hal içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,



Olmaya Devlet Cihanda, bir nefes Sıhhat Gibi."


Kanuni Sultan Süleyman






16 ocak 2012'Roma

10 Ocak 2012 Salı

GiORNi CON iL CALDO SOLE DEL MATTiNO Di SBADiGLi LUNGHi DENTRO UN CAPPUCCiNO..

Badem agaclarindan ne farkim var benim? Yeter ki bir parca gunes olsun,..

Ocak ayinda yalanci bahar, badem agaclari dayandi ben dayanamadim...

Simdi keyfim yok ama ne guzel bir gundu.... Ne guzel,  ne sicacik bir gunesti...


Yani, "yine bizi ihmal etti demeyin"... Bugun daha iyi iyiyim, yarina tamamen gecer... Siz kendinize iyi bakin...


GÜZEL HAVALAR

Beni bu güzel havalar mahvetti,

Böyle havada istifa ettim

Evkaftaki memuriyetimden.

Tütüne böyle havada alıştım,

Böyle havada aşık oldum;

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum;

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti;

Beni bu güzel havalar mahvetti.


Orhan VELİ


10 Ocak 2012'Roma


6 Ocak 2012 Cuma

BENIM CORABIMDA NE VAR?

Bugun geleneksellesmis pagan bayrami Befana...



Cocuklar sabah heyecan icinde, evin kapisina bu yasli, biraz kaprisli, biraz ogretici, cokca cirkin cadinin biraktigi corabi acacaklar, gecen yilda iyi bir cocuk olabilmislerse envai cesit seker, yok olamamislarsa, genellikle seker olan komurler, anne-babalari toleranstan ve zevkten yoksun insanlarsa sogan-sarmisak bulacaklar...

Benim corabimda ne var...? Ben nasil bir cocuk oldum gecen yil?

Bana sorarsaniz, cok iyi bir cocuk oldum kendim disindaki dunyaya karsi... Cok ama cok calistim... Roma'nin en fakir ve kosmopolit bolgesindeki hastanemde, en zengin-en elit bolgesindeki universitenin polikliniklerinde, ozel ofisimde ayni inanc, heyecan ve ozenle calistim, universitede derslerimi verdim...



Ailemi ozellikle Federico'yu hic ihmal etmedim... "ah askim, aman askim, sen ne dersen tamam askim" diye davrandim, oyle icimden geldigi icin, bence o boylesini, simarmamayi basararak hak ettigi icin, psikologlarin dedigini hic kaale almadan...

Arkadaslarim icin var olmaya calistim, olabildigim kadar... Yanlarinda, yakinlarinda oldum, vefasizlik etmedim, degerlerini bilebildigim kadar bildim...

Blogda cok onemli bir sey gerceklestirdim ikinci kez... Yorumlari okuyun, hic kilo vermeyen 9-10 kilodan basliyor konusmaya ve bizim 300 kusur kisinin disinda daha bir o kadar "sakli" kayitli var... Cok ugrastim, cok emek verdim benimle beraber Seda ve Aslihan'da emek verdler verileri kaydetmek ve istatistik yapmak icin... 


Sirf bunlar icin bile bana cikolata daglari getirmesi gerekir Befana'nin, ama istemiyorum... Ben obesiteyle savasan bir doktorum, onun icin corabima bir tane Mon Chery kutusu koysun yeter...


 Hergun bir tane yerim,, brandy bogazimi hafifce yakarken, kiraz cikolatanin fazla tatlisini dengeler... Cok severim... O yeter...

Ben kendim kendime corap hazirlasam, hani karakterimdeki cadiliga guvenip ne koyardim icine... Bilmem ama  muhtemelen bir Fendi canta

ama icini komurle doldururdum hic acimadan... Oyle kara elmas filan diye degil...

Gecen sene o kadar iyi bir cocuk olurken, "kendim nerdeydim acaba ? " sorusuna verecek bir cevabim olmadigindan...

Iste onumuzdeki yil, Befana bana Fendi cantanin icinde bir kutu Mon Chery getirsin diye, bu yil kendimi hayatin tam ortasina koyuyorum...

Bugun doktorumla randevum var, yarin anlatacagim size... Yorumlariniza da cevap yazacagim...

Bu da bu yazinin sozu...

"Düşen bir çığda, hiçbir kar tanesi, kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz." Oscar Wilde






Simdilik hoscakalin...

6 Ocak 2012' ROMA

5 Ocak 2012 Perşembe

WORK IN PROGRESS

"bloguna bak bakalım...


temizlikci gibi girip, derledim topladim


atil olan birkac seyi cikardim.. derli toplu oldu hanımım:))) "


mesajini buluyorum bu sabah erkenden... Blogum kapris yapmaya basladiginda yardim sormustum her zamanki gibi, ben hallederim, biraz da yenilerim... demisti

Ben uyurken, Sevgili Burcu "gece kusu",  gunun yorgunlugunu bir kenara atmis, aylar sonra geri dondugu kendi bloguna soyle bir goz atmis, gelmis beni derlemis, toparlamis...

Burcu, guzel sanatlar mezunudur, Tofu'nun iki editorunden biri, akilli kadinlar grubundandir. Sag kolonda donen fotograflar, Roma'nin sembolu onun armagidir. Duyarlidir, farklidir, sevimlidir, tatli serttir ama en onemlisi arkadastir...

Ben yenileniyorum, buna etrafimdaki herseyi dahil edecegim...

Bu da bugunun sozu...

"Non puoi scoprire nuovi oceani finché non hai il coraggio di perdere di vista la spiaggia "

Yani

Karayi gozden kaybetmeyi goze almadikca, yeni okyanuslar kesfedemezsin...


Hepinize guzel bir gun diliyorum...




5 ocak 2012' ROMA





2 Ocak 2012 Pazartesi

TERZI KENDI SOKUGUNU DIKMEZ MI?

Cok anlasilabilecek bir ic guduyle karsimdaki kadini suzuyorum…Ayni yaslardayiz, ayni meslegi yapiyoruz, ayni uzmanlik egitimlerini almisiz…

Tek farkla, simdi ben doktor koltugunda degilim… Sizin benimle beraber degisimleri daha kolay uyguladiginiz gibi, ben de tek basima ustesindengelemiyecegimi anladigim icin, zar zor bu doktordan randevu aliyorum. Cok yogun oldugunu soyluyor sekreteri ama sonunda israrlarima dayanamiyor ve “doktor hanim sizi pazar gunu saat 17’00 de bekliyor” diyor.

Pazar gunu saat 17.00 ‘de! Hic dinlenmiyor demek ki diyorum icimden, ...

Hafif bir gulumsemeyle karsiliyor beni, cok tezahurat yapmiyor, hemen konuya geciyor ama telefonu caliyor, “ozur dilerim ama bugun “icapciyim”, telefonumu kapatamam” diyor.

O telefonla konusurken, ben onu suzmeye devam ediyorum. Elleri cok bakimli, tirnaklari kisa-kut kesilmis, ucuk gri bir oje surmus, goz makyaji da gri-fume agirlikli. Cok ucuk pembe gloss ruj surmus, parfumunu taniyorum ama adi aklima gelmiyor. Saclari uzun ama arkada toplanmis, fume bir fantolon, gri-pembe baklava desenli bir suveter, icinde gri ipek koynek yakali bir bluz var. Beyaz onlugun kollari kivrilmis, elindeki pembe kalemi cevirerek konusuyor.

Biraz fanatik galiba diyorum icimden… Hatta bu kendinden cok emin tavra biraz da sinir oluyorum…

Galiba biraz kiskaniyorum… Benim uzerimde siyah sifir yaka bir lambswool hirka, icinde siyah beyaz kalin cizgili bir gomlek, siyah bir pantolon var. Son aylarda aldini kilolari saklayamiyor kiyafetim ama klasik fazla kilo kacisi... Ellerim tirmik icinde, tirnaklarim ojesiz, parmaklarim enginar karasi… Saclarim kisa kesilmis, yuzumde hic makyaj yok, sadece ten rengi bir parlatici hepsi bu… Parfumumun adini bilmiyorum, alisveris sirasinda verilen bir esantiyon… Karsimdaki bakimli kadinin yaninda, cor yorgun, cok daginik, cok ozensiz gozuktugume eminim... Keyfim iyice kaciyor...

“Sizin icin ne yapabilirim ?” diye soruyor.

“Son bir yilda, benim sinirlarima gore fazla gelen bir oranda kilo aldim ve kalici olmadan vermek istiyorum. Aslinda benim uzmanlik alanim ama kendi basima yapamiyacagimi hissediyorum” diyorum.

“Nedenler hakkinda bir fikriniz var mi?” diyor…

“Var diyorum, hem miktar hem de kalite acisindan farkli bir beslenme tarzina gectim, sonunda o kadar hizla degisti ki yeme tarzim, kontrol edememeye basladim”

“Bunu bildiginize eminim zaten, ben bu degisimin nedenlerini sormustum aslinda” diyor...

Yuzumu asiyorum...

Sonra klasik bir anamnez, gecirdigim hastaliklar, kullandigim ilaclar, aliskanliklarim, spor yapip yapmadigim, ayrintili bir sekilde, hafif elestiren bir ifade ile soruluyor ve kayit ediliyor.

Pazar gunu benim yuzumden calistigi icin kizgin galiba diyorum icimden...Ama randevuyu kendisi verdi, benim kabahatim yok...

Neler yedigime geliyor sira... Hersey diyorum... Ama ornegin son 1 hafta, hergun bulgur pilavi yedim. Sebze yedim, et yedim ama gunde iki ogun bulgur yedim mutlaka... Norvecli arkadasim getirdi Roma’ya gelirken, cok ozlemistim, yesil mercimekle pisirdim, tencerenin altina patates doseyip pisirdim, sade pisirdim. Tabaklar dolusu yedim.

Bu son ay, bircok yemege katildim, zaten diyete baslayacagim diye, zaten ucu kacti bir kere diye, ben bu isin alfabesini yazmis insanim, 3-5 kiloyu vermenin lafi mi olur, ozlemiyeyim diye, makarna yedim, ekmek yedim, tatli yedim... Ama cok cok yedim...

“Peki” diyor... “Simdi kilolarinizi birakalim, en son mammogarfi ve pap-test yaptirma tarihiniz?”

“Iki yili gecti” diyorum.

Sol kasini kaldirip yuzume bakiyor, hicbir sey soylemeden. Herseyi soyluyor aslinda bu bakis...

Recete kagidina, yaptirmam gereken rutin kan tahlillerini yaziyor, mammografi ve pap testi de ekliyor. Cevaplamam icin bir soru kagidi veriyor..

“Diyetimi vermeyecek misiniz ? “ diyorum hafif kizgin bir tavirla...

Bakin diyor, siz de en az benim kadar iyi biliyorsunuz... Daha dune kadar, cok yuksek kaloriye alismis bir metabolizmaya, hemen kisitlama getirirsek, ciddi bir aclik duygusuyla karsi karsiya kalmaniz kacinilmaz. O nedenle,

Pazartesi ve Sali gunu, sadece aksam yemeginden ekmegi, pilavi ve makarnayi kaldiriyoruz. Yemekten sonra gelebilecek muhtemel tatli krizi icin bir kucuk parca cikolata ve bir bardak yarim yagli sut onerebilirim. Atistirma aliskanliginiz varsa, 1 elma-1 ceviz yenebilir.

Carsamba ve persembe gunu, oglen yemeginde sadece 1 dilim ekmek birakiyoruz. Aksam basit bir corba, sebze yemegi yiyoruz.Pilav-makarna-patates yemiyoruz.

Cuma gunu, oglen yemeginde menemen tarzi bir yemek ve bol salata, aksam balik ve salata yiyoruz.

Cumartesi –Pazar gunu klasik kahvalti, oglen sadece corba, aksam izgara tavuk ve sebze yiyorsunuz.

Pazartesi gunu, saat 17.00’de bekliyorum. Bu arada su icmeyi ihmal etmeyin lutfen (enaz iki litre)

Tahlillerinizi yaptirin, gun asiri enaz 30 dakika olmak uzere yuruyun.

Yediklerinizin miktarina dikkat edin, biraz acikabilirsiniz, ama kendinize yenilmeyin, size verdigim sorulara yanit verin ve lutfen sizi bu kiloya getiren sureci oturup yazin” diyor.

Tesekkur ediyorum, para kabul etmiyor, beni kapiya kadar geciriyor.

Arabaya dogru yuruyorum. Soguk hava yuzume vuruyor...
Ben bu kiloyu aslinda onsuz da veririm ama “neyse” diyorum... Basladik bir kez..

2 Ocak 2012’ Roma

P.S: kendimle beraber blogumu da yenileyecegim ve 1 yildir once okumaktan hoslandigim blog listesini, sonra da muzigimi calan ecinnileri kovaliyacagim...