Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

27 Eylül 2013 Cuma

SEBAHAT'IN BASARI OTESI OYKUSU...


Butun oykuleri cok seviyorum, tekrar tekrar okuyorum, varsa fotograflarina bakıyorum...Ama bazi oykulerin kalbimde ayri bir yeri oluyor. Sebahat'in oykusu iste onlardan biri...
Ozguvenle adini soyadini fotografini koyarak yazmis, bize kendisiyle beraber "F" vitamini, kendi gibi hos, bakimli ve arkadaslarina destek olan, paylasan calisma arkadaslarini da konuk getirmiş...
Kendini analiz ediyor, yanlislarinin neler oldugunu ve ne yaparak doğru beslenme uyguladigini anlatıyor buyuk bir içtenlikle... Onerilerde bulunuyor, pratik yeşil çorba hazirlama ve saklama tarifi veriyor.
Oda arkadaslarinin, saglikli beslenme konusundaki kararliligini paylasmalari, onunla beraber uygulamalari, sevgili esinin onu anlayıp destek olmasi da  gerçekten cok önemli ve cok ozel bir nokta bu oykude...
Sebahat bizlerden biri... Calisiyor, koşturuyor, hayata yetişmeye calisiyor ve o sirada hepimize zaman ayirip oykusunu de yazıyor... Paylasiyor...  Keyifle okuyacaksiniz..
Sevgili Sebahat, sizi hem tum kalbimle kutluyorum, hem de Roma'dan sevgiler yolluyorum... Inandiginiz, uyguladiginiz ve paylastiginiz için binlerce teşekkürler...
---------------------------------------------------------------------------------------------------
 
Ben Sebahat ELİTAŞ, 14 Ocak tarihli  sınıfa Suhendan olarak kayıt oldum. 50 yaşında ve 1.68 cm boyundayım.   Mehtap Hanımın emeklerinin boşa gitmediğinin, benim gibi, daha bir çok kişinin hayatını olumlu yönde değiştirdiğinin bir göstergesi olarak hikayemi sizlerle paylaşmak istedim.
35 yaşımda evlendiğimde  59 kiloda fit bir bayandım. Ben Karadenizli, eşim Doğulu olduğu için yemek kültürleri bizden çok farklıydı. Hamur işi ve et yemekleri en çok tüketilen  gıdalardı. Yeni evlendiğimde çalıştığım için kayınvalidemde yemeğimizi yiyor, çayımızı içiyor ondan sonra evimize gidiyorduk. Yemekten kalktıktan hemen sonra çayın yanında mutlaka pasta börek gibi şeyler yapılıyor ve dayanamayıp ben de yiyordum. Arkasından meyvemizi yiyip evimize gidiyorduk. Hiç farkına varmadan devamlı yemek yiyen ve bundan çok keyif alan biri oldum. Artık midem genişlemiş, kilo almaya başlamıştım.  Özel günlerde 7-8 çeşit te olsa “bugün var yarın yok mantığıyla” hepsinden birer tane yiyor, kendime engel olamıyordum.
 

 
 
 

Eşim de ben de tatlıya çok düşkünüzdür. Saat bizim için hiç önemli değil gece de olsa canımız tatlı çektiğinde yerdik. 
 
Ben zamanında sağlığıma zarar veriyor diye sigarayı bırakmıştım ama bu yeme isteğime bir türlü söz geçiremiyordum ve seneler geçtikçe,  kilolar üst üste bindikçe sağlığım da bozulmaya başladı. Dizlerim bedenimi taşırken zorlanır, bel fıtığım da kendini gösterir oldu. Ağrısı kalçama, ayak başparmağıma vuruyordu.  
 
Belimdeki ve topuğumdaki ağrı için doktora gittiğimde,  doktor kilo vermem gerektiğini söyledi ve beni diyetisyene yönlendirdi. Diyetisyenin verdiği listeyi 1 hafta uyguladım ama devamını getiremedim. 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir,7-8 adet zeytin vs. bana ters geliyordu. 
 
Sadece yazlığa gittiğimde 1 ayda sabahları 1 saat yürüyüş arkasından 1 saatlik yüzme öğleden sonra tekrar 1 saat yüzmeyle 5-6 kilo vererek yazlıktan mutlu bir şekilde dönüyordum.  Fakat yeme alışkanlıklarım değişmediği için 2 ayda vermiş olduğum kiloları fazlasıyla geri alıyordum.
 
Ta ki portakal ağacında Hatice hanımın “mevsimlerden roma” sayesinde 20 kilo verdiğini öğreninceye kadar bu böyle devam etti. Hemen sizin siteye yönlendim ve o gün akşama kadar yazılarınızı ve zayıflayan arkadaşların öykülerini okudum ve o an kararımı verdim pazartesiyi beklemeden o gün sizi takip etmeye başladım. İşte bu dedim aradığım site, doktorum, diyetisyenim...:))
 
 
23 Aralık 2010 yılında 80 kilo ile beslenme alışkanlığımı değiştirmeye karar verdiğimde çalıştığım işyerindeki oda arkadaşım siteyi inceleyerek, bana destek olacağını, gerekirse birlikte yapabileceğimizi söylediğinde çok sevinmiştim. Çünkü biliyordum ki karşımda değişik şeyler yendiği zaman dayanamayıp diyeti bozarım. Arkadaşımın  verecek fazla  kilosu yoktu fakat ara öğün alışkanlığı da yoktu. Sabah kahvaltıdan öğle yemeğine kadar hiçbir şey yemez fakat öğleden sonra çay saatinde iyice dağıtırdık.
 

 

23 Aralık Perşembe sabahı sade bir kahvaltıyla güne başladık. Kahvaltıdan 1 saat sonra akşamdan hazırlayıp, kavanoza koyup getirdiğim metabolizma çayından birer bardak içtikten sonra 11:00 gibi 1 elma ve 2 cevizle ara öğünümüzü yaptık. Alışverişlerimiz için çekmecemize kumbara bile koyduk.J

  Öğle saatinde işyerimizin bahçesinde (plates olmadığı günlerde) en az yarım saat yürüyüş yapıyorum. Aynı zamanda sabahları kalkınca 10-15 dakika kadar esneme hareketlerimi yaparak güne hazırlanıyorum. Bu hareketler kan dolaşımımı hızlandırıyor, kaslarımı açıyor güne daha zinde ve mutlu başlamamı sağlıyor. Arkadaşım da sabahları işe gelmeden önce haftanın 4 günü 1 saat yürüyüşünü yapıyor, duşunu alıp öyle işe geliyor ve ayrıca da hoca eşliğinde haftanın 3 günü yaklaşık 45 dakika plates yapıyoruz.

Sizinle tanışmadan önce şöyle bir hatamız vardı; öğlen yemeklerinde daha az kalorili olması adına yarım yağlı yoğurdun içine 1 elma ve 2 kaşık yulaf ezmesi ekleyip öğün yapıyorduk:(  Sizden sonra öğünümüz düzenli bir şekilde bol yeşillik ve zeytinyağlı yemekten oluşmaya başladı, dönüşümlü olarak zeytinyağlı yemeğimizi bir gün ben bir gün arkadaşım yaptık ve hala da aynı düzene devam ediyoruz. Şu anda odada üç arkadaş çalışıyoruz O da bize uyum sağladığı için hiç zorlanmadık. Her öğünde farklı ekmek tüketmeye dikkat ediyoruz. Gün içinde yeşil çay ve bol su içiyoruz. Arada bazı sabahları 1 litre kaynamış suyun içine yarım limon dilimleri, 1 tane tarçın, biraz tane karabiber, birkaç karanfil atıp işyerinde (metabolizma çayını yapamadığım zamanlar) arkadaşlarla içiyoruz. Hem tatlı krizimizi önlüyor hem de kış boyunca bizi hastalıklardan koruyor. Ayrıca içtiğimiz çayın ve içtiğimiz suyun içine bir parça kök tarçın ve birkaç tane karanfil atıp öyle içiyoruz.(bazen nane yaprakları da olabiliyor) Öğleden sonraki ara öğünümüzde siz neyi önermişseniz onu, akşam yemeğinde ise bol salata ve ev halkına ne hazırlamışsak, makul miktarda, sağlıklı bir şekilde pişirilmiş yemeğimizi yiyoruz.


 

Çalışan hanımlar için Yeşil Çorba ile ilgili bir tüyo verebilirim. Yeşil çorbayı aklıma gelen bütün yeşillikleri birleştirerek yapınca çok fazla oluyor. Fazlası buzlukta yer işgal ettiği için 1 litrelik kavanozlara kaynar şekilde doldurup, ağzını iyice kapatıp, havlunun üzerine soğuyana kadar baş aşağı koyuyorum, üstünü başka bir havluyla kapatıyorum 2 gün sonra mutfak dolabına kaldırıyorum (Konserve domates gibi) uzun süre bu şekilde tazeliğini koruyor. Bu arada yoğurdumu da 2 senedir kendim yapıyorum. İnanın hazır yoğurdu artık yiyemiyorum… Aynı zamanda hazır meyva suları ve asitli içeceklere yaklaşmıyorum bile. Yazlık meyvelerden, şeftali, kara erik, japon elması vs.. kış meyvelerinden, armut ve elma karışımından Şekersiz meyve marmelatı (konserve kavanozlara yukarda yazdığım şekilde) yapıp, yoğurduma karıştırıp yiyorum

Tekrar belirteyim arkadaşımda kilo olarak hiçbir değişim olmadı ama ben 80 kilodan 65 kiloya düşerek tam 15 kilo verdim. Bel, diz, topuk ağrısı uçtu gitti.J Her zaman kendimle barışık, kendimi, doğayı ve hayatı seven bir insandım fakat sayenizde giden kilolarım ve geri gelen sağlığımla çok daha mutlu hissediyorum, aynaya severek bakıyor, kıyafet almaya gittiğimde 44 beden yerine 38 veya 40 (bazen kalıbına göre değişiyor) bedene giriyorum. Mutluluğumu daha nasıl tarif edebilirim ki?   Bu arada sizden öğrendiklerimle sağlıklı beslenerek ve bildiklerimi çevremdekilere anlatarak, öncelikle eşimi, kayınvalidemi ve kardeşimi de bir hayli hafifletmiş bulunuyorum.


 

Şu anda her şeyden azar azar yiyerek  (arada kaçamaklar da yaparak) fazla kaçırdığım zamanın ertesi günü karbonhidratlı besinleri kısarak ve çiğ sebze yiyerek (bazen de meyve suyu yerine sebze suyu içerek) yani dengeli beslenerek 1 seneye yakın bir zamandır kilomu koruyorum. (2-3 kilo fazlam vardı onları da ocak ayında başlayan programla verdim.) Düşünüyorum da sayenizde beslenme alışkanlığımı değiştirmeyip eski düzende kalsaydım bugün kesin 85 leri gören ve hastalıklarla mücadele eden bir bayan olarak hayatıma devam ediyor olacaktım.

Sağlıklı beslenme programına başladığım günden bugüne bana destek olan işyerimdeki oda arkadaşlarıma evde ise eşime (tatlıya ve hamur işine çok düşkün olduğu halde yanımda yemeyerek), varlıklarıyla yarattıkları sinerji için sitedeki arkadaşlara ve sevgili Mehtap, bir deniz yıldızının daha hayatını kurtardığınız için size sayısız teşekkürler, iyi ki sizi tanımışız, iyi ki varsınız, iyi ki hayatımıza girdiniz…

 

 
 
27 Eylul 2013'Roma
 

25 Eylül 2013 Çarşamba

NO SIGNORA, NO....


Benim gibi, acil nobeti de olan uzmanlik alanlarinda calisan doktorlarin nobete girdikleri saatler bellidir de,o nobetten ne zaman cikacaklarini bir tek Allah bilir... Gerci bazi ulkelerde, yalvarsaniz da calisma saatleriniz belirli surelerin uzerine asla cikartilmaz, yasalarin izin verdiginin otesinde calistirilmaniz icin ozel izinler ya da emirler gerekir ama yine de bazilarimiz saate bakmaz, ici rahat etmeyecekse isini birakmaz, uzar da gider gunler geceler... Nobete eklenen cok uzun ve yuksek tansiyonlu bir toplanti, arkadan koridor koselerinde toplanti yorumlari, gun uzuyor, yorgunluk uzuyor berabeinde...

Oyle yogun gunler bunlar... Ozel nedenleri var ve ben hem paylasiyorum, hem de ne yapabileceksem o sekilde katiliyorum bolumumdeki yogunluga... Ama bu sene tatilden onemli kararlar alarak dondum ve uygulayacagim elimden geldigince...

Yasadigim sehrin hayatina katilacagim. Yani davetlere, yeni gelen filmlere, sergilere, konserlere, konferanslara gidecegim, butun muzeleri Federico ile birlikte yeniden gezecegim, ve butun bunlari elim, ayagim, sacim basim bakimli iken yapacagim... Arkadaslarima da, kendime de vakit ayiracagim... Simdilik kararima uyuyorum ve kuaforde  sacim yikanirken yorgunluktan uyuya kaliyorum ama olsun...Nezaketle uyandiriyorlar, elime bir kahve tutusturuyorlar, iki tane de sekerleme veriyorlar, kapidan cikarken yanaklarimdan opuyorlar ve yenilenmis olarak cikiyorum...

Eve donerken arabada Biagio Antonacci dinliyorum... Milano dogumlu, cok yakisikli, cok cool, cok guzel sarki soyluyor  ve gulumsemesi cok hosuma gidiyor.  "Io non più vivo senza te" diyor.. Ben artik sensiz yasamayam yani...

http://www.youtube.com/watch?v=XxCso8WgvGg

Eve geliyorum. Hasta dosyalari kapatilacak, iki kongre icin hazirlik yapilacak, cok yakinda gidilecek, tum Italya'dan sadece 20 doktorun katilacagi "nadir gorulen anemiler (kansizlik)" kursu icin bazi konularda hafiza tazelenecek, yemek pisiriecek, camasirlar toplanacak, bir suru sey yapilacak. Bilegime bakiyorum o sirada... Seda'nin armagani, hic cikartmadigim, hatta llk defa sol koluma taktigim icin, saatimi bile sag koluma gecirdigim minicik nazar boncuklu bilezigim dusmus. Miknatisla kapaniyordu, cok seviyordum ve ilk defa bir nazar boncugunu boyle israrla tasiyordum ustumde.. Cok uzuluyorum, Seda'ya anlatiyorum Skypta...

Mektuplarima bakiyorum, birseyler yiyorum, yayinlamak uzere oldugum bir zayiflama oykusunun fotograflarina tekrar bakiyorum keyifle... Gelen yorumlari okuyorum... Birbirimizi artik anladigimizi biliyorum ve dogru beslenmek icin zahmet gostermesi gerekenin ben oldugumu sanan bazi yorumlara braz da huzunle gulumsuyorum... Biagio cevap veriyor, No Signora no, diyor...

Gercekten  No signora no... Aliskanliklarini degistirmesi gereken, ben degilim...

Ben bildiklerimi anlatiyorum hepsi bu... Sorular cevapsiz kaliyor, haklisiniz... Ama bazilarini onlarca defa cevaplamistim ondandir. Bazilarini da cevaplayacagim cok yakinda... Dukan, burclar, gebelik-emzirme ve beslenme... Hepsi kitap konudur dikkatinizi cekerim...



24 Eyluk 2013'Roma

23 Eylül 2013 Pazartesi

DEGISTIR....


Oyle bir yarisma vardi bir zamanlar... Bir sarkiya basliyordunuz, degistir diyorlardi, baska sarkiya geciyordunuz... Benim cok hosuma giderdi... Yuzlerce sarkiya eslik edebilecek bile olsaniz o anda akliniza hicbirsey gelmezdi..

Biz de simdi degistirme asamasindayiz. asil kilo verecegimiz bir 10 gune girecegiz carsamba gunu...

Bol miktarda sebze, sevdiginiz cesitli et-balik urunleri aliyorsunuz, bu aksam progami koyacagim bloga...

Bu program, yaz aylarinda aldigimiz "keyfe keder" kilolari kalici kiloya donusturmemek icindir, unutmayin...

Bu arada cok ozel bir oyku bekliyor... Yine bir degisimin oykusu... Cok akillica ve bilincle yapilmis bir degisimin oykusu... Goreceginiz kelebek, sizin de hosunuza gidecek...

Bu aksam gorusmek uzere...

23 eylul 2013'Roma

12 Eylül 2013 Perşembe

YENIDEN BASLAMAKLARLA GECIYOR OMRUMUZ...




Hayati bolerek yasiyoruz hep.. Tatil gelsin, okullar acilsin, arabanin taksidi bitsin, su sinav bi gecsin, once salonun perdeleri yenilensin, oglum askere gitsin gelsin, kiz universiteyi bitirsin, maasimi alayim...

Parcalara bakmaktan goremiyoruz hayatin tamamini... Kisa... Kisacik... Cok cabuk geciyor...

Biz aliskanliklarimizi degistirmedigimiz surece de, hersey hep basa donuyor ve yeniden basliyor... Belirli surelerde yediklerimize dikkat ederk kilo verebilirz. Her seferinde daha gucleriz, daha da yavaslar ama veririz.

Yapilabilecek en acaip diyetlerle de kilo veriririz ya da daha rafine yaklaslarla, ornegin alkali diyeti filan ogreniriz, zon diyeti cok zordur, o blok, bu blok, say say bitmez, Dukan kolaydir ama cok tartismalidir, biraz korkarsiniz, Karatay diyeti yapar, ekmegin yanindan gecerken gozlerinizi baska yere cevirirsiniz, yasam kocunuz size diyet vermeye baslar, telefonunuz adim sayanlarla degistirilir, bir sey bulur, mutlaka birseyler yaparsiniz...

Gazetelerden yazilar kesilir, internetten "save" edilir, okursunuz, uygularsiniz ve zayiflarsiniz...

Ya sonra?

 Iste o sonra sizin elinizde... Sadece ama sadece sizin elinizde... Eger kilo almaniza neyin sebep oldugunu bilmezden gelirseniz ve ayni yasam stiline geri donerseniz, verdikleriniz geri gelir, uzerine her seferinde biraz daha kilo eklenir ustelik...  Yeniden yeniden baslarsiniz, hayatinizi kendi ellerinizle zorlastirir, her yediginizden sucluluk duyar hale gelir, batti balik yan gider der, elinizi buzdolabinin icinden disari cekemezsiniz...

Bu konuda konusmaya devam edecegiz...

Simdi yeni bir grup acmiyoruz.. Sadece bayram ve tatil sonrasi uzerimizde kalan birkac kilo kalici kilolara donusmesin diye veda edecegiz onlarla mumkun oldugunca cabuk bir sekilde...

Birden bire aclik krizleri yaratarak degil, kontrol ederek verecegiz tatil kilolarini...

Lutfen tartilin ve bir kenara not edin kilonuzu ve sonra tartiyi dolabin en ulasilamaz kosesine kaldirin.

Sabah kahvaltisi: (engec saat 09.30)
  • 1 veya 2 ince dilim ekmek (cavdar veya yulaf ekmegi tercih edilmeli, 1 dilim ekmek yaklasik 30 gram kadar olmali) Ekmek cesidi hergun degistirilmeli, bir gun cavdar, birgun bugday, birgun tam tahilli, birgun ay cicekli vs) *Iki dilim ekmegi, vermesi gereken kilosu 15’in uzerinde olanlar yiyebilir
ve
  • 1 ince dilim az yagli beyaz peynir 
  • 6-7 zeytin
Veya
  • 1 ince dilim az yagli beyaz peynir
  • 2 tatli kasigi diabetliler icin hazirlanmis marmelat veya recel,
  •  bicak ucuyla 1 surumluk tereyagi (incecik bir tabaka olacak sekilde, en fazla haftada 1 kez)
 Veya
  • 1 yumurta (en fazla haftada 1 gun)
  • 6-7 zeytin
 Veya
  • 2 yemek kasigi corn flakes + !/2 bardak sut+ yarim meyve

Ve hangi kahvaltiyi secerseniz secin,
  • Domates, salatalik, maydanoz, yesil biber, roka, veya evde hazirlanmis maydanoz, dereotu, corek otu, feslegen, kirmizi pul biberli karisim. 1 tatli kasigi zeytin yagi
  • Sekersiz cay (arzu edildigi kadar)
Veya
  • 2 kucuk dilim evde yapilmis kek veya evde yapilmis pogaca ve cay (olabilecek en az yagli ve en sade kek)
 
Veya
  • 1 fincan sutlu kahve ve 2 kucuk kurabiye (haftada sadece 2 gun)
 
Veya

  • Tost ekmegi ile yapilmis, beyaz peynirli 2 adet tost (haftada en fazla 2 gun) Uzerine ayrica tereyagi surmek yok.


Ara Ogun : Kahvaltidan ortalama 2,5 saat sonra

  • 1 meyve + 2 ceviz
veya
  • 1 fincan sutlu kahve

Ogle Yemegi:

  • Isterseniz 1 tabak corba, kremasiz, uzerine ayrica yag yakilmamis, un kavrulmamis
ve
  • Evinizde ne pisiyorsa, pilav, bulgur pilavi, pure, firinda patates vs dahil ama bunlardan sadece 4 yemek kasigi olmak kaydi ile
ve
  • 1 tabak sebze yemegi (etli veya etsiz)
veya

  • 1 parca tavuk gogsu veya 4 izgara kofte veya biftek veya balik
veya

  • sabah yumurta yemediyseniz 2 yumurta ile yapilmis menemen ya da omlet
veya

  • 2 dilim borek
veya

  • 2-3 normal boy kabak-biber-patlican-domates dolmasi 
  • butun yemek secenekleri icin bol sebze, haslanmis ya da firinda veya cig olarak
ve istediginiz kadar yagsiz salata (yesil veya coban salata ama misir filan eklemeyin lutfen)

Ara ogun:

  • 1 meyve + 2 ufak biskuvi

Aksam Yemegi: En gec saat 20.00'de

  • Ekmek, pilav, patates yemeden istediginiz buyuk bir tabak sebze yemegi
veya

  • tavuk, balik izgara, firinda, alimiyum folyoda, sebzelerle zenginlestirilmis

Gece yatmaya yakin 1 fincan sut olabilir isterseniz.

Kolay gelsin.
 



9 Eylül 2013 Pazartesi

Dr. HALIL OZBAYRAK KONUGUM


Halil'den ve Nilgun'den defalarca bahsettim bu blogda... Yillarin dostlugu var arkamizda... Simdi ben susacagim, Halil anlatacak ve bu konuda meslektaslarimin dusuncelerini dinleyecegiz hep birlikte...
 

 
BIYOLOJIK TEDAVI

ALS tanısı almıs erkek hastalarda, kok hucre ıle tedavı metodunda yenı bır yol:

Fızık bedenın komutanı olan beynımız, aslında aklımızın emır kuludur. Bu nedenle; Butun hastalık deneyımlerının olusmasında, aklımızın urettıgı dusunce ve duyguların dırek rolu vardır. Bu rol mekanızma soyledır. Insan vucudunda bır kac trılyon hucre vardır. HER hucrenın beynı DNA’sıdır ve gorunen 2 sarmallı 46 kromozomlu DNA, bedende kı her hucre’de aynıdır. Ancak; bu hucrelerın her bırının farklı farklı gorevlerını organıze eden de bu aynı DNA’dır. BU durumun bır tek acıklaması olabılır. O da; gorunen 2 sarmallı DNA’nın dısında, gorunmeyen ,bılımın henuz tanımlayamadıgı, 2’den fazla sarmallı DNA’nın oldugu ve bu tanınmayan bulunmayan DNA bolumunun de gorev emrını, ınsan aklına benzer sekılde calısan hucre aklından aldıgı seklındedır.
Geleneksel medıkal TIBBIN basarılı oldugu tedavı yolu, her hangı bır hastalıgın sonucun da bozulan dokuyu, kımyasal veya cerrahı ıslemlerle restore etmektır. Bılınen o kı; bu yol her zaman sonuc vermıyor. Hucre bılıncı –aklı duzelmeyen hasta ve vakalar, ya nuks eden veya kronık seyreden hastalıklar gurubunda yer alırlar. Bu 2 guruptakı hastalarda medical tıp, gercek anlamda basarısızdır .
Hucre aklının ısleyıs mekanızması basıttır. Benım ongorume gore; normal sartlarda 7/24 her an, hucre aklı, bılınc altından aldıgı emırle, hucrenın saglıklı gorev yapmasını saglar. Bu emır mekanızmasın da, mukemmel bır bılgısayar olan organic beynımız sadece aracıdır. Bu tıpkı, bılınc altı emrıyle tıkır tıkır calısan, saglıklı kalp ve nefes rıtmıne benzer bır mekanızmadır.
Patolojık durumlarda ıse hucre aklı, ınsan aklının yarattıgı olumsuz dusunce ve duygulardan, bılınc altı veya dırek yolla aldıgı mesajları, DNA’ya ıletır. Hucre beynı DNA’da , ınsan beynı gıbı, emrın geregını yapar. Bu gorunmeyen emrın gorunen yuzu, genellıkle, gen bılımınce tesbıt edılen DNA mutasyonudur. Bu mesajların olumsuz oldugu durumlarda; ıcerıgı, suresı ve dozu, hastalıgın adını, dozunu ve seyrını belırler. Olumsuz ıcerık; kronık hastalık deneyımı sırasında; ozellıkle hastalıgın adından dolayıdır. Bu DURUM: kısının hıssettıgı ve yarattıgı kronık olumsuz duygu ve dusuncelerden kaynaklanmakta ve her gun guncel kalmaktadır. Unlu dusunur Mevlana’nın: “Her uzuntu olume bır adım yaklasmaktır’ sozu bu yuzden cok manıdardır.
Kendımı ornek gosterıyorum. ALS gıbı kronık seyırlı noro-dejeneratıf hastalıklarda durum aynen boyledır. Bılınen hıcbır farmokojık urun yarar saglamıyor. Ayrıca buyuk umutlarla denenen ve bırcok patolojık durumda cok basarılı olan kok hucre tedavısı, soz konusu bu kronık noro-dejeneratıf hastalık olunca beklenenı vermemektedır. Kok hucre naklınde: Kısının kendı kemık ılıgınden alınan mezensımal kok hucreler, once ozel yollarla cogaltılıp, kaba anlatımla ,bılahare noral hucre transformasyonuna tabı tutulur. Daha sonra bu noral donusume tutulmus hucreler, ALS’lı hastaya ıntra tekal ve ıntra muskuler yolla gerı verılır. BU bıyolojık tdv ıslemınde, defalarca denenmesıne rağmen, ALS’de bır turlu basarılı olunamasının nedenı; cogaltılıp donusturulerek nakıl edılen mezensımal hucreler aynı kısıye aıt oldugundan, onların bılınclerının de aynı olumsuz ıcerıgı tasımasıdır. Yanı; tanı hıpnozu ıle kronık olarak sersemlemıs bılınclı, yenı nakıl hucrelerın hastaya bır yararı olmamaktadır.

Benım buldugum yenı yontem; hucre bılıncını dıkkate alarak basarılı olacak kok hucre tedavısıdır.
Bu yontemde; alınan kok hucreler ınvıtro hazırlanır. Ilk adımda, kan uyumu, hatta mumkunse doku gurubu uyumu olan bır dısıden alınan bır yumurta, ALS’lı erkekten alınan saglıklı sperm ıle laboratuar ortamında dollenır. Amac; doku uyuşmazlığından onemlı olcude kurtulmakdır. Dollenmıs ve bolunerek buyuyen bu yumurtadan, yanı embıryodan, en uygun zamanda,muhtemelen BLASTOSIST halınde ıken, cogaltılacak ve sonra noral donusume tabı tutulacak mezensımal kok hucreler alınır. 2. Asama aynıdır. Donusturulmus hucreler, artık dıferansıye hucrelerdır. Bunlar, gereken sıklıkta ve dozlarda ıntra tekal ve muskuler yollarla, ALS’lı kısıye gerı verılır. Bu yolla verılen yenı hucrelerın bılınclerı, artık temız oldugundan, greft tutacak ve yenı 1.ve 2. motor noronlar gorevlerını basarıyla yapacaklardır.

Bu yontemde; hastanın spermı ıle yaratılan embıryodan alınan mezensımal kok hucrelerın, var olan : bölünme, immuno-supresıf, antı-apoptotık ve antı-ınflamatuar potansıyellerı, erıskındekı mezensımal kok hucrelerden en az 2-3 kat daha fazladır.
Ben aslında; ALS’lı kısının spermı ıle olusturulan fotusten alınacak fotal noral kok hucrelerın, bu tedavıde esas basarıyı yakalıyacagına ınanıyorum. BU hucrelerın plastısıte ozellıklerının olması buyuk avantajdır. Hatta bu tedavıye, mezansımal kok hucrelerın katkısı da ılave edılebılır.
COK daha emın yol ıse ; once cekırdegı cıkartırılarak boşaltılan, sonra hastanın  ornegın derı hucresınden alınan cekırdegı yerlestırılerek doldurulan, embıryonık kok hücre ıle yola cıkmakdır. Boylece dıger yollarda her zaman ıhtımal olan doku uyuşmazlığı tehdıdı ortadan kalkacakdır.


Ilk bakısta, bu soyledıklerım; yasalar ve etık acıdan muhalefet yaratacak bır gorus olarak degerlendırılebılır. Ancak hemen bır karsı yanıt soylemek ısterım. Bır kere ; dunyadakı tum gelısmıs ulkelerde 10 haftaya kadar kurtaj yasaldır. Ayrıca erıskın saglıklı bır ınsan, kendı arzusu ıle bır hastaya tedavı amacıyla bır bobregını verebılmektedır. Sosyo ekonomık nedenlerle, her gun bınlerce fotusun feda edıldıgı bır dunyada yasıyoruz. Bu kadar basıt nedenle yapılan bınlerce kurtajı, yasal bıle olsa, ben de etık bulmuyorum. Ancak; en basında, tedavı amaclı planlanan bır fotus ıcın yapılacak tek bır kurtajı etık bulmayanları, cok degıl 10-20 dakıka sureyle, kendılerını benım ya da yasayan Eınstaın kabul edılen Stefan Hawkıns’ın yerıne koymalarını, lutfen rıca edıyorum. 

Su anda dunyanın sadece batı yakasında, tanısı kesınlesmıs 100.000’nın uzerınde ALS deneyımı yasayan kısı var. Dunyayı butunuyle dusunursek, henuz tanı konmamıs vakalarla bu sayı rahatlıkla 500.000’ı bulur. Bılındıgı gıbı ALS klınık seyrı, hem hasta, hem de yakınları ıcın cok acımasızdır. Benım de 30 yıl aktıf uyesı oldugum geleneksel tıp, kendısıne basvuran bu ınsanlara bugun caresızce –henuz ALS hastalıgının tedavısı bulunamamıstır der ve ekler,- ALS ıle bırlıkte ortalama yasam suresı 3, en fazla 5 yıldır.
Su an kendımı tum dunyadakı, ALS’lı kısılerın ve tahmınen yılda en az 30.000 olan yenı ALS adaylarının elcısı olarak goruyorum. Icıme bır anda dogan ve yukarıda ana fıkrını anlattıgım projeme hem guvenıyor, hem de hepımız ıcın bır mılat, bır umut ısıgı olduguna ınanıyorum. Tum dunya halklarından; buyuk bır arzu ıle, projenın onunde engel gıbı duran yasal ve etıklık konularında, 100-300-500.000 kısı adına ızın talep edıyorum. Onlardan, ayrıca destek ve hayırlı dua enerjılerını beklıyorum, Bunlar olsun kı; tum dünyada bılım yola cıksın, henüz ham olan bu projem olgunlassın ve lütfen bır an once, acelesı olan bızlere uygulansın.

NOT: Genetık bılımıne hakım olmadığım ıcın uretemedım. Ozur dılıyorum. Kadın hastalar ıcın, bu gunlerde cok ılerı seviyeye gelen genetık bılımın destegıyle, donor olmak uzere, uygun bır embıryo veya fotus yaratılabılır.
Saygılarımla
Dr. Halil Ozbayrak

 

 

6 Eylül 2013 Cuma

YAVAS KOSANLARIN MARATONU...

Tatiller de bitiyor... Cok guzeldi... Cok keyifliydi... Dinlendik, yenilendik, arkadaslarimizi gorduk, soguk sularda yuzduk, gec yattik, erken kalktik...Aliskanliklarimizi bos verdik, kendimizi hayatin kollarina biraktik... Guzel kahvaltilar yaptik... Guzel yemekler yedik, hatta biraz fazla yedik... :-)

Maraton basliyor yeniden... Baslasin... Hayat boyle birsey ama ben cok kararliyim o maratonu yavas ritmde tutmaya, yuksek gerilim yaratmamaya, sakin ve sakin hatta cok ama cok sakin yasamaya... Bu boyle bir maraton olacak... Yavas kosanlarin maratonu...

Benim tatil sonu hesabim cok yenilenmis bir ruh hali, dinlenmis bir beden, hafif karisik bir kafa ve 4 kilo...

Her tatil sonrasinda olur, ben caresine bakacagim, isterseniz siz de benimle beraber deneyin tatil sonrasi fazlaliklari yerlesmelerine firsat vermeden yok etmeyi...


Ben baslamak icin carsambayi seciyorum. Ya siz?

6 eylul 2013'Roma